Ne oluyor acaba?
Yargımız Hrant’ı öldüren çetenin, Cemil Kırbayır’ı gözaltında kaybeden cellâtların, 12 yaşında 13 kurşunla katledilen Uğur Kaymaz’ı tarayan katillerin ifadesini almak istemiyor.
Ama Hakan Fidan’ın ifadesini almak istiyor. Öyle olmazsa böyle, böyle olmazsa şöyle.
O ifadeyi almadan ruhu huzur bulmaz yargının, hukukun.
Öteki ifadeleri almadıysa almadı. Onu bizim gibi sefillere soracak değil? Bizim gibiler, o konuyu unutup sonra kaldığı yerden devam eden bunaklar gibi olmalıdır.
“Tutarlılık” sözlüklerden çıkarılması gereken öztürkçe bir kelimedir.
Bir yargı Hakan Fidan’ın ifadesini neden ister.
Şunun şunla tarla davası varmış. O, ötekinin nişanlısını elinden almış. Öbürkü, berikine ego yapmış.
Bunların hepsi boş.
Bütün yollar Roma’ya, bütün sorunlar Kürt sorununa çıkar.
Çünkü Kürt sorunu Allahın her günü aramızdan can alan, etimizden et koparan bir sorundur.
Bu ülkenin nasıl bir ülke olacağı yakın bir zamanda Kürt sorununun nasıl çözüleceğine bağlıdır.
O nedenle Hakan Fidan’ın ifadesini almak isteyenler de Türkiye’ye Kürt sorununun prizmasından bakar.
Hakan Fidan’ın ifadesini almak isteyenler, onun bir daha Kürt hareketi ile görüşmesini istememektedir.
Niye mi?
Yahu bu millet sahipsiz mi?
Bir ömür boyunca devlet teröristle görüşmez tiradı atıldı bu vatan topraklarında.
Kürt hareketiyle görüşmeleri hazmedemeyen az mıdır bizim ülkemizde?
Elbette az değil. MHP görüşmeleri istemiyor. Ergenekoncular bu şekilde istemiyor. (Geçmişte kendileri de bizzat görüşmüştü ama olsun. O sayılmaz.) “Samimi” görüşme karşıtları da bulunabilir mebzul miktarda.
Askerler içten içe görüşmeleri istemiyorlardır. Olabilir.
Fetullahçılar bir cemaattir. Görüşme istemiyorlardır. Olabilir.
Emniyet güçleri istemiyorlardır. Olabilir.
Çünkü onlar oylamayla gelmiyorlar geldikleri yere. Oy dertleri yok. Düşük oy alsalar da bin yıl asker, cemaat ve emniyet gücü olabilirler.
Ama AKP oy almadan bir yıl dayanamaz.
Şimdi aylardan ne? Şubat.
Sonra mart, nisan, mayıs. Mayıs ayı gelip karlar eridiği zaman dondurduğumuz bütün sorunlar, bütün yangınıyla karşımıza dikilecektir. Genç insanlar dağlarda birbirine kıydığı zaman ne olacak?
Cenaze kollarında herkes dönüp hükümet üyelerinin yüzüne bakacak.
Bu iş öyle heykel yıkmaya, tinerci çocuk aşağılamaya benzemez.
Heykeli yıkarsın. Bu topraklar ince ruhlu evlatlarının kıymetini bazen bilemeyebilir. Tinerci çocukları aşağılayabilirsin. Sahipsizdirler. Zaten onlara bir sahip çıkan olsa sokaklara düşmezlerdi.
Dağlarda ölen gençlerin hesabı cenazelerde sorulmaktadır artık.
Eğer Kürt meselesini çözmek üzere en azından görüşmelere başlanılmazsa bu hükümete oy değil, cenazelerde dayak vardır.
AKP hükümeti diğerlerinden farklı olarak ancak oyla yaşayabilen bir mahlûkattır ve Kürt meselesine el atmaya mecburdur.
Aman efendim AKP sağcıdır, kötüdür, irticacıdır…
Vay vay vay olmaz. Vay vay vay etmez.
Kardeşim, bir insanın kendi görevlendirdiği adam okka altına giderken onu koruması için solcu, iyi ve ilerici olması gerekmez. Mahalle çetesi bile işi mantıken şu son sarf ettiğim cümledeki gibi düşünür.
Maddi dünyadaki herkes görevlendirdiğini korur ve bir menfaati varsa görevlendirir.
Savaştığınız insanların ahlaken doğru olmadığını sabahtan akşama kadar anlatarak siyaset yapamazsınız.
Onlar zaten sizin ahlakınıza sahip olduklarını iddia etmiyorlar ki.
Bizim ahlaklı oluşumuz zaten bize de yetmez.
Biz duruş insanı değiliz.
Peygamber bile Hira dağındaki mağarada fazla durmadı.
Filler tepişirken çimenler ezilmez hep. Çimenlerde fillerin ayağını kaydırabilir. Dünya filleri tepişirken Rus filleri 1917’de ezilmemişti.
Atamayana atarlar, oynamayarak futbol oynanmaz.
Sürekli pas diyerek poker de oynanmaz.
Ben zaten şunu anlamıyorum sürekli pas diyerek neyi bekliyoruz? Bizim günümüz ne zaman gelecek? Bizi hiçbir konjonktür ilgilendirmiyor mu? Doktor bize ne yersen ye mi dedi? Fark etmez mi? Ört ki ölem mi?
Şimdi diyelim ki Kürt hareketiyle görüşmenin yolu mevcut hadiselerle tıkanır ve görüşme yerine şiddetli bir savaş çıkarsa, bu da mı bizi ilgilendirmez?
Bu ülkede savaş çıktığında bile, bu bizi ilgilendirmiyorsa zaten konu kapanmış demektir.
Aysel Tuğluk diyor ki: MİT ve PKK arasındaki görüşmelerin tıkanması halinde iç savaş yaşanabilir.
Bu bizi ilgilendirir.