Geçtiğimiz Pazar günü, Gezi direnişinden kadınlar, bu sefer de büyük bir forum gerçekleştirdiler. Yerel seçimler yaklaşırken, kadınların mutlu yaşayabileceği bir kentin nasıl olması gerektiğini ve bu hedefe ulaşmak için mücadele hattını konuştular.

Büyük Kadın Forumunda bir araya gelmek, herkesin kendini ifade etmesi ve mücadeleye devam için öneriler getirmesi çok olumlu oldu. Sonuçta, forumda buluşmuş olan kadınlar birlikte çok önemli bir tecrübeyi edinmiş olanlardı:  Türkiye’nin her ilinden ses verilen ve İstanbul’un her yerinden merkeze gelinen çok büyük bir ayaklanmayı birlikte başarmışlar olarak konuştular.

Kadınlar bu mücadeleye bedenlerini ve evlatlarını verdiler.

AKP’nin hiçbir hükümet döneminde görülmemiş biçimde, kadının varlığına ve haklarına saldırdığı dönemde, sürekli üzerine konuştukları bedenimiz var ya; biz o bedeni alıyoruz, barikatın önüne koyuyoruz demiştik. Bu AKP’yi yenmenin ilk adımıydı.

Ve evlatlarını verdiler bu direnişe kadınlar, Fadime Ana kendi hayatını verdi.

Gezi direnişinden, forumlardan kadınların oluşturduğu bu kadın dayanışma zeminleri, her şeyden önce bedenlerini ve evlatlarını ortaya koyan kadınlardan yükselen bir direnişin devamcısı olduğu için çok önemlidir.

*

Forum gündemi kent ve yerel yönetimler bağlamında kadın idi.

Eğer normal koşularda kent konuşuyor olsaydık; kaldırımların bebek arabalarına göre düzenlenmesinden mutfağın mimarisine uzanan bir dizi konuyu rahatça konuşuyor olabilirdik.

Ama biz hemen her gün kadınların öldürüldüğü, emekçi kadın kardeşlerimizin sel sularında can verdiği,  kadınlara verilmeyen korumaların hırsızları koruduğu, ayakkabı kutularına para doldurmanın, yolsuzluğun serbest olduğu kentlerde yaşıyorduk.

Bu şehirde her gün bir kadın öldürülüyor, her gün bir işçi ölüyor, kadınlar naçar kalıyordu.

Bu yüzden AKP’ye karşı güçlü bir kadın mücadelesini nasıl kurmak gerektiğini konuşmak durumundaydık.

Özellikle AKP’nin merkezlere böyle bir saldırısı sürerken, kadınların da merkezlerden, birleşik bir kadın mücadelesiyle yanıt vermesi gerekiyor. Bunun için bir mücadele programı şart, birkaç köşe taşını çizmemiz şart.

Bunlardan ilki elbette kadın mücadelesinde de, genel siyasette de farklı görüşlerden kadınların birleşik yapısını görünür kılan, kapsayıcı bir mücadele hattı kurmak. Bu noktada ifade özgürlüğünü koruyarak, belki sadece tek yasağın birbirimize kadın düşmanlığı yapmak olduğu, geniş bir kapsayıcılıkla davranmalıyız. Gezi direnişi sırasında ve sonrasında forumlar boyunca kapsayıcı, bütünsel ve anında politik refleksler veren bir gelenek yarattı zaten kadınlar. Bunlar önemli köşe taşlarıdır.

Yaz boyunca AKP’nin kadınlara her saldırısına anında cevap veren eylemler ve en son 25 Kasım’da yapılan büyük kadın yürüyüşü de bunun somut örnekleridir.

*

Evet, 30 Mart’ta seçimler var. Yokmuş gibi davranamayız. Gönül isterdi ki; yaz boyu süren forumlar boyunca kadın adaylarımızı ortak  bir biçimde konuşabilseydik ve kadınlar çok sayıda adayla, güçlü bir seçim çalışmasına gidebiliyor olsaydı. Ortak aday çalışmasının Ankara’da olduğu gibi iyi örnekleri oldu, kadınların da birlikte aday çıkarması olabilirdi, olmadı. Canımız sağ olsun ama bu da bize ders olsun.

Fakat bir de 30 Mart’tan önce de 8 Mart var. Biz 8 Mart’ı 30 Mart’tan önce AKP’ye gücümüzü göstereceğimiz, onu geriletecek kuvvette yanıt vereceğimiz bir büyük kadın direnişi haline çevirebiliriz.

Dünya Kadınlar Günü, birleşik mücadeleyi yükseltmenin çok elverişli bir zeminidir. İşte o zaman, Forum boyunca, anne olan, bakım yükü taşıyan, şiddetle mücadele deneyimlerini anlatan kadınların, şikâyet ettiği şeyler değişecektir. Hep birlikte, dışarıda kuvvetli, görünür, evlerinin içindeki binlerce kadına cesaret ve özgüven veren bir mücadeleyi var edersek, ancak o zaman değişecektir.

Gezi direnişinde nasıl olduysa öyle olacaktır.