8 Mart Dünya Kadınlar Günü yaklaşıyor.

Daha Şubat ayına bile gelmemişken, erkenden bir 8 Mart yazısı yazmayı sağlayan, memleketin halidir.

Türkiye’de,  yönetenler zor günlerinde: toplum için değil sadece rant için birbirleriyle çarpışırken zayıf düşüyorlar. Tabi ki silkiniyor, kendine geliyor, tekrar hamle yapıyorlar. Böyle sürüyor ama günün birinde kazanan kendini ilan edip, bu sefer daha güçlenmiş bir hal ile toplumun karşısına çıkacak. Oysa karşımıza ne kadar zayıf çıkarsa o kadar iyi. Çarpışma sürerken zayıflamış olduğu anda biz de zamanında hamle yapmaz, seyreder ya da geç kalır isek bu fırsatı kaçıracağız.

Bunun için erken bir 8 Mart yazısı; tıpkı genel olarak mücadele hayatımızda olduğu gibi, kadın mücadelesinde de daha önce görülmemiş imkânlar açılıyor önümüzde bu yıl.

Tarihin hiçbir döneminde hiçbir hükümet döneminde görülmemiş bir kadın düşmanlığı yapan AKP’ye yine daha önce görülmemiş bir yanıtı kadınlar verebilir.

30 Mart’tan önce 8 Mart var.

Ve bu sene elimizde, daha önce hiç olmayan bir “elmas” var: Gezi direnişinde kadınların haklı ve kararlı mücadelesi. Bizim elimizdeki kuvvetin yanında, dolandırıcı iş adamlarının sevgililerine aldığı elmaslar, mücevherler yanında tuzla buz olur.

*

Şimdi bu AKP’nin kadın siyasetini uzun anlatmaya gerek yok. Ama son geldiği noktayı gösteren bir olayı paylaşmak istiyorum: AKP’nin kurdurduğu çakma kadın dernekleri var, onlar bir konferans düzenlemişti hafta sonu. Ama “Aile” Bakanı’nın bile katılacağı söylenen konferansa, kimse katılmamış. Salon, ön sıralardaki erkekler, konuşmacı birkaç kadın birkaç dinleyici dışında bomboş. Bunun üzerine herhalde Bakan Ayşenur İslam da gelmiyor, yerine yardımcısını gönderiyor. Yardımcısı, Uluslararası olduğu iddia edilen derneğin başkanı ve bütün konuşanların da söyledikleri içinde akılda kalan ne biliyor musunuz? “…Allah razı olsun… Hayırlara vesile olsun”.

Hoş Bakan gelseydi de bundan ayrı bir şey söyleyecek miydi? Şu anda AKP’de kalan yönetici takımının kadın erkek hepsi böyle kifayetsiz. Ağızlarını açtıklarında ya kadın düşmanı ya da böyle boş boş konuşuyorlar. Başka bir imkanı da kalmadı AKP’nin, Adalet Bakanı’nın Bekir Bozdağ, danışmanın Yiğit Bulut oluşu gibi, Başbakan sayesinde hakikaten çok çaresiz olan bu noktaya sürüklenmişler.

Ne yalan söyleyeyim, o salonu görünce bizim Platform duyursaydı salon dolardı, haber verseydiniz demek istiyorsunuz. Fakat sadece nicelik değil, nitelik olarak öyle bir zafiyet var ki, karşımızda çok ayarsız bir durumdalar, muhatap bulamıyoruz.

Peki AKP Kadın Kolları ne yapıyor? Nerede? Herhalde onlar Başbakanlarının onlara verdiği talimata uygun olarak “kapı kapı dolaşıyorlar”. Ama bu noktada da çaresiz AKP, dolaşmak onları kurtaramaz artık. Birincisi oyları öyle almadılar ki daha önce, siyaset yaparak aldılar. Darbeye karşı dik duruyorum diyerek ve başka birçok meselede halkta umut yaratarak oy aldılar. Şimdi her çaldıkları kapı, “hırsızlık?”, “yolsuzluk” zil sesleriyle çalacak.

*

Şimdi bu sene karşımızda bu denli zayıf, üflesek uçacak bir AKP kadın kuvveti var iken, üfleyelim kadın kardeşlerim.

Gezi’de birleşmiş bütün kadınları, bütün kuşakları yine birleştiren ve seçimden önce AKP’ye sonunu gösteren bir 8 Mart yapalım.

Ne istediğini bilen, şimdiye kadar düşülen hatalardan kaçınan yani;

            -          Feminizmin ayırt edici bir özelliğinin, farklı düşünceleri barındıran, tolere edebilen, tek tip bir feminizmi dayatmadan ortak eyleme giden esnekliği olduğunu unutmayan,

            -          Türkiye’de temel sorunumuzun bu ülkenin topraklarına kök salan bir feminist siyaset olduğunu bilip, toplumsallaşabilen bir söz, kapsayıcı net bir hedef ile bir 8 Mart yapalım.

Ne güzel yapmış If İstanbul; “Acımadı ki” diyor, festivalin kısa tanıtım filminde. Hiç “mağduriyet” demiyor, “acımadı” diyor. Bundan daha etkili bir meydan okuma yoktur. İktidarı tamamen çaresiz bırakan budur; beni yenemedin, ayaktayım diyor.

Acımadığından değil, acıdı tabi, bırakın acımayı hayatını kaybetti arkadaşlarımız, anneleri. Ve kadınların bedeni her gün acıyor; her gün şiddet, her gün kadın cinayeti devam ediyor.

Ama “acıyor” diye diye yenemeyiz acıtanları. Üzerine yürüyerek yeneriz.

Üç çocuk dedin beş çocuk dedin, hamile kal ve sakın dışarı çıkma dedin, oğlanlarla oturma dedin, istihdam paketi diye işsizliğe mahkum etmek istedin, hepsinin yolu öldürüldüğümüz evlere çıkan, eve hapseden siyaset yürüttün, daha önce hiçbir hükümetin yapmadığı kadar kadınlara saldırdın AKP. Acıdı tabi, öldürülen kadın kardeşlerimize seyirci kaldın, çok acıdı.

Ama kadınları yenemedin, yenemezsin AKP.  8 Mart’ta sana “acımadı ki” , “buradayız” diyeceğiz.

En büyük, en birleşik kuvvetimizle der isek bunu, bütün kadın kardeşlerimizin anısı gerçekten canlanabilecek, gerçekten acımayacak kadın kardeşlerim.