Suriye’de işkencenin belgeleri ekranlarda.

Tartışma muhtelif; bu fotoğrafların Cenevre 2 öncesi ortaya çıkması “manidar” bulunuyor. Tam olarak Suriye’den olup olmadığı tartışılıyor. Kesin Suriye’den ise bunu yapan Esad mı, diğer her şeyi yapabilen “yüreğini koparıp yiyerek insan öldürmek” gibi bir cinayet biçimini bile üretebilmiş kesimler mi? soruluyor.

Sonra uzmanlar, insan bedenini bir harita gibi kullanarak, çok sayıda ok ile, o bedende neler olduğunu bize anlatıyor.

Bütün bunlar çok soğukkanlı konuşuluyor, konuşuluyor, konuşuluyor.

*

Suriye’de işkencenin belgeleri ekranlarda iken böyle mi konuşmalı acaba? Bu kadar soğukanlı ve normalleştirerek mi? Neyle konuşmalı?

Ekranda görünen, gerçek kimliği ne olursa olsun, bizim gibi bir insan. Türdeş varlığımızın parçası, orada,  öyle yatıyor. Bedeninde, insanlık onurunun başını öne eğdiren izler taşıyarak yatıyor:

Dünya savaşlarından sonra yattığı gibi,

Daha yakın zamanda Guantanamo’daki gibi,

Bosna’da, Balkanlar’da, Vietnam’daki gibi,

Ve Kars’ta Berfo Ana’nın canından can kopartan bir eğitim enstitüsündeki Cemil Kırbayır gibi. Bütün 12 Eylül işkencehanelerinde olduğu gibi,

Ve Eskişehir’in sokaklarında, Ali İsmail gibi.

*

Başbakan Suriye’deki işkenceye “çok sert” açıklamalar yaptı.

İşkence kabul edilemez insanlık suçudur, herkesin  böyle ele alması gerekir.

Başbakan’dan aynı sert açıklamaları, bütün insanlık suçları için yapmalıdır ve yapmıyor.

Değil sadece Eskişehir’in, Türkiye’nin bütün sokaklarından Ali İsmail’in yüzü başbakana bakacak mesela. Hep bakacak.

Gaz fişekleriyle kör edilen bazı gözler, onun gördüklerini göremeyecek mesela.

Söz konusu olan Suriye ise; dün Cilvegözü’nde, daha önce Reyhanlı’da hayatını kaybedenler için, sert açıklama yapmak yerine sadece “anlamlı” diyorlar(Şimdi bu manidar lafı çok dalga konusu olunca başbakan yerine “anlamlı”yı kullanıyor).

AKP’de son moda şu; toplumu doğrudan ilgilendiren her konuda, tek cevap “seni ilgilendirmez”.

Ortaya çıkan bütün olgular “manidar”. Soru sormak “seni biri mi gönderdi? Paralel misin?” 

Çok sıkışınca ya havalara bakmak, ya da gerçekten “sırıtma” düzeyinde bir gülümseyerek geçiştirmeye çalışmak. Bunları sanki karar alıp genelgeyle yaymışlar; bakanı da öyle yapıyor, polisi de.

*

AKP, aranamayan tırlar ile komşularına barış yerine silah taşıyarak, savaşı kışkırtarak, oradaki savaşan taraflar arasında evrensel hukuka aykırı biçimde taraf olarak, Suriye’deki insanlık suçlarına ortak oluyor.

Başbakan madem sert açıklama yapıyor, ortaya çıkan insanlık suçları görüntülerinden ders çıkarmalıdır. Bu kışkırtıcı Suriye politikasından vazgeçmediği sürece, yarın kendisinin de savaş suçlusu olarak yargılanması da –hele ki bu belgeler, bilgiler çağında-  muhtemeldir.