Hakan Öztürk / hakanozturk1871@gmail.com / 2014.01.08

 

Tayyip Erdoğan bölgesel güç olmak istiyordu.

Başkanlık sistemindeki ilk başkanlık ona yakışırdı.

Çok zengin olmak olmalıydı.

Hiçbir yeteneği bulunmayan oğullarıyla gurur duymak istiyordu. Onlar çok önemli şeyler becermişler gibi gözüksün istiyordu. Düşünebiliyor musunuz, adamı vakfın başkanı yapmışlar?

Ne önemli başarılar kaydettin ki bir vakıf ortaya çıkarabildi ey Allah’ın kulu?

Ne feraset gösterdin ki seni başkan seçtiler?

Ama olsundu. Babası hallederdi. Hep hallediyordu.

 

*

Herkes onun gibi olsundu.

O tutucuydu. İnsanlara sandalyesini tuttururdu.

Otoriterdi. Bülent Arınç’ın bile fikir belirtmesinden hoşlanmazdı. Adam “evlere girip ne oluyor diye bakılamaz” dediği için etmediğini bırakmadı. Arınç’a bunu yapabilen, kime ne yapmaz yarabbi?

Eskiden nasıl yaşadıysak öyle yaşayalım istiyordu. Görücü usulü ise görücü usulü evlenilmeliydi. Evlilik öncesi tanışılmamalı, görüşülmemeli ve yakınlaşılmamalıydı.

Herkes bunu böyle yapmalıydı.

Böyle yapmayanlar ilk punduna getirildiğinde engellenmeye başlanmalıydı.

Kovuşturulmalı, soruşturulmalı, cezalandırılmalıydı.

Çok nefret ediyordu böyle hallerden.

Belki de bütün kötülüklerin anası içki değil, buydu.

Böylesine insanların, Kadıköy vapurundan inen insanlar gibi  olduğunu düşünüyordu ve zar zor tahammül ediyordu onlara. Kendi iyi yönlerinden bahsederken bu tahammülünü anlatmıştı gazeteciye. Artık tahammül edemediği şeyleri varın siz düşünün.

Bira içmeyi korkunç bir hata olarak görüyordu. Ben bunu da anlıyorum. Benim anlamadığım ve kabul edemediğim çocukları ve çevresindekiler hakkı olmayan bütün zenginlikleri içerken bunu korkunç bir hata olarak görmüyor olması.

Ey Erdoğan o korkunç bir hataysa, bu nasıl birazcık bile hata olmuyor?

Bütün çıkarları, bütün ayrıcalıkları ve bütün olanakları içenlere neden büyük bir kin duymuyorsun?

Neden bu kine sahip çıkıp kindar nesil değilsin?

Sence bir inanç böyle bir adaletsizliği emredebilir mi?

Bu dümenler dönerken, sen oğluna ya da bakanlarına “dikkat edin” diye fısıldarken, bunu inançlı olmaya sığdırabiliyor musun?

Sessizce fısıldadığın zaman yücelerden duyulmaz mı?

 

*

Tayyip Erdoğan böyleydi.

Böyle yapmak, böyle yürümek vazifesi ona özellikle verildi sanıyordu.

O sadece genel seçimlerde seçilmiş biri olarak görmüyordu kendini, ruhani olarak da seçilmiş olduğunu düşünüyordu.

Seçilmişti, yolu çizilmişti, çağırılmıştı.

O da gelmişti işte.

Kendisinin istenmemesini, çağırılmamasını aklı havsalası almıyordu.

Allah yürü ya kulum da demişti elbette ki.

Oğluna da, bakanlarına da yürü ya kulum denilmişti. Buna kim karışabilirdi. Allah’la kulun arasına kimse giremezdi. İşte bu tür konularda son derece laikti Tayyip Erdoğan.

Kıskançtı işte herkes kıskançtı, herkes onu kıskanıyordu.

Boy desen boy, soy desen soy.

Onun trajedisi sadece sandıkta seçilmiş olduğu kabul etmemesiydi.

 

*

Sandıkta değil de ruhani olarak seçilmiş olduğunu düşünme eğilimi insanda kötü sonuçlar yaratabilir. Erdoğan, çok uhrevi bir konuma sahip olduğunu düşünüyor kendisinin. Bu konumu kaybetmemek üzere Ergenekoncular’la işbirliği yapmaya başlamış durumda.

Ergenekoncular’ı aklayarak ayakta kalmaya çalışacak.

Aklayarak AK Parti’yi koruyacak.

Kazan-kazan döneminin bekası için, aklan-aklan dönemi sahne alıyor.