Belki de ilk çağlarda bile tolere edilemeyecek bir şey oluyor:  ilk çağda bile bir toplumun, toplum olarak devamını sağlayacak olan, çok ilkel de olsa bir kural vardır hani. Bir kabile, belki bir iki tane yasa maddesi diyebileceğimiz bir şeyde, şu anda bize çok tuhaf gelen bir söz dizimi ile anlaşmıştır ve ona uyduğu sürece ayakta kalmaktadır.

İşte Türkiye’de şimdi, AKP bir kabile reisinin bile yapamayacağı bir şeyi yapıyor; hiçbir yasa tanımıyor.

Anayasa ayaklar altında.

Yasama ve yargı, polisin ve hükümetin elinde.

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu. Yargıtay. Danıştay. Sayıştay. Bu her biri çok kudretli adlara sahip kurumlar ne oluyor? Her biri, tek bir adamın elinde oyuncak mı?

Onlar oyuncak değil, başbakanın elindeki şey, devlet denen o en büyük baskı aygıtının somut parçalarıdır. Ve onları şimdi, sadece cemaate değil, yönettiği toplumun üzerine sallıyor da sallıyor.

Sallıyorsun da başbakan, o parçaların gerçek sahibi olan halk da bütün bunları görüyor. Sana o güvendiğin oyları, elinde salladığın devlet aygıtının, o en korkutucu olan, silahlı olan tarafının darbelerinden bıktığı usandığı için vermişti.

Ama biz de nerde öyle lider? Tarihten tek öğrendikleri şey, o aynı silahlı kuvvetlerin eteklerine sığınmak işte. Erdoğan’ın daha öncekilerden tek farkı; bütün bunları bu kadar efelendikten sonra ve sırf para yüzünden yani hem bu kadar geniş bir açıyla ve ahlaken sadece kendisi için yapması. Ne paraymış be arkadaş, bu kadar acayip işler yaptırıyor. AKP’ye Ergenekon’u, darbecileri aklattırıyor.

*

Derler ki, etik hep önden gider, yasa arkadan gelir.

Bizde şimdi bu da tersine çevrildi, önden ahlaksızlık, arkasından yasası geliyor. Değil sadece Türkiye halklarının, bütün peygamberlerin ve antikçağdan bu yana bütün filozofların kemikleri sızlıyor şu anda.

*

Ama bütün bunlar için ne diyecekler yarın; “kaçınılmaz”.

İnsanlık suçlarının en büyüklerine, F-16’larla çocuk bombalamaya nasıl kaçınılmaz dedilerse bugün, her şey için böyle diyebilirler.

Uludere kaçınılmaz bir hata sonucuymuş meğer duydunuz mu?

Evlerinden haritaya bakarak çocuk bombalatırken kaçınamamışlar Erdoğan ve Özel. 

*

Bu adamların elinde oyuncak gibi salladıkları şey, o devlet denilenin o parçaları, oyuncak haline getirdikleri , bizlerin gerçek hayatlarıdır. Uludere’de, Gezi’de, Zonguldak’ta madenlerde, İstiklal caddesinde eylemlerde, mecliste, mahkemede, her yerde, hayatlarımızı, bu ellerden alarak, yaşanmaya değer hale getirmeye yeminli bir toplum da var bugün Türkiye’de.

Burası “muz cumhuriyeti”  değil, “valiler cumhuriyeti” hiç değil. Bu günler geçecek, Cumartesi Annesi Hanife Anne’nin dediği gibi olacak;

“Sen gidersin, kutun kalır AKP”.

Hele ki, o güzel günler geldiğinde; halk devletin parçalarını ele geçirdiğinde,  bir daha asla bu rezilliklerin tekrarlanmayacağı bir hale getirecek onu. Komünist Manifesto’dan öğrendi bir kere, onu olduğu hali ile bırakmayacak asla, sizin gibiler bir daha türeyemeyecek. 

*

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, geçen Pazar, o ayakkabı kutulardan polis barikatına bıraktı.  2013 yılında AKP bu işler ile meşgulken öldürülen 237 kadın kardeşinin hesabını bir de böyle sordu; hükümet ve polis karşısında direnerek.

 

Hem hesap sormaya hem de yürüyüş hakkı ve bütün temel haklar için direnmeye devam edecek kadınlar. Kaçınılmaz biçimde.