"Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanuna muhalefet", "Görevi yaptırmamak için direnme" , "Kamu görevini usulsüz üstlenme ve kamu malına zarar verme", "Özel kıyafetleri usulsüz kullanma", "Suçluyu kayırma", "İbadethaneyi kirletmek suretiyle zarar verme" ve "hırsızlık”.

Bu saydığım maddeler hangi iddianameden tahmin edebilir misiniz?

Mantıklı bir insan olarak, yolsuzluk soruşturmasında AKP yöneticilerinin işlediği suçların sadece bir kısmı diye düşünürsünüz:

Her gün yürüyüş hakkımızı kanunsuz biçimde yasaklayan, bugün açığa çıktığı gibi hırsızlık yaparak kamu malına zarar veren,

Yolsuzluk yapan bakanları savunarak suçluyu öven, bu anlamıyla milletvekili özel kıyafetlerini usulsüzce kullanan,

Yolsuzluğu takip eden polisi takip ettiren, bunun için ifade vermesi gerekince polisi ifadeye göndermeyerek görevi yaptırtmamak için direnen,

Bütün bunları yaparken beş vakit namaz kıldığı ibadethaneye kirletmek suretiyle zarar veren kim?
*

Ama bu AKP yöneticileri, bu iddianameyi Gezi Direnişi için hazırlamışlar, inanabiliyor musunuz?

Freud yaşasaydı gözleri yaşarırdı, onun “yansıtma” kuramının bu kadar şahane bir örneğini o bile görmemiştir. Dışa yansıtma, kendi yetersizliğini, beceriksizliğini, yaptığın hataları aynen karşındakine yüklemektir, sağlık bakımından sonu da kötü biter. AKP’nin geldiği nokta budur.
*

Peki AKP kendini kurtarmak için bu kadar saçmalıyorken, bizim onu rahatlatmamıza gerek var mıdır? Mantıken buna da yoktur diyeceksiniz ama sol içerisinde aktüel bir tartışma var; “Cemaat ya da CHP de yolsuzluk yapıyor, sadece AKP’ye yüklenmeyelim”.

İyi güzel de, şu anda somut olarak ortaya dökülen AKP’nin yolsuzluğudur. Ortaya çıkanla açıkça anladık ki, kaç zamandır burnumuzdan getirmelerinin nedeni bu paralarını, bu sultanlıklarını nasıl koruyacakları kaygısıymış.

Her gece kimi öldüreceklerinin fikriyle yattılar onlar; her sabah bir kadın, bir genç, bir işçi kanı döküldü bu memlekette. Soğuktan donan çocukların kanı, bembeyaz karlara döküldü. Hiç birine ağlamayan Ebru Gündeş şimdi ağlıyormuş, vay be.

Somut olarak bu kadar insanlık suçu olan AKP, tam suçüstü yakalanmışken, yaptıklarını başkalarını yaptı diyerek onu neden biz rahatlatalım ki?

Geçmişte yolsuzluk yapanın ve gelecekte yapma potansiyeli olanın da, üzerine güçlü biçimde gitmek istiyorsak, bugün AKP’nin üzerine gitmeliyiz hep beraber.

Bu bizi Cemaatçi de yapmaz. Gözaltındaki kayıpların en küçüğü, çocuk yaşındaki Seyhan Doğan kardeşimizin kemiklerinin yerini itirafçı polisten duyduk diye, Seyhan’a kavuşmaktan vazgeçebilir miydik? Bu bizi itirafçı polis yapar mı?

Ergenekon davasını AKP açtı diye, sonuna kadar gidilsin, 12 Eylül de yargılansın, Berfo Ana huzur içinde yatsın diye uğraşmaktan vazgeçilir miydi?

Hatırlayalım ki o zaman Cemaat de davayı açan taraftaydı, ABD de.
*

İnsanlık için olmak, bu toplum için olmak, toplumun istekleri doğrultusunda ne yaptığına bakar. Sizinle aynı tarafa kim düşer, kim düşmez, o her seferinde yeniden karılır. Her seferinde somut durumun somut tahliline göre; ortadaki güç odaklarının maddi olarak ne yaptığına göre şekillenir durum, pek moda olan “düşmanımın düşmanı” hikâyesine göre değil. AKP kendisi bir özne, bir güç odağı olarak, bu sonucu kendi elleriyle yarattı. Durmak yok, yola devam diyor üstelik yolsuzluğa, kanunsuzluğa, halka karşı suç işlemeye devam ediyor. Da bu kalp bunu unutur mu?

Halk unutmaz, unutturmaz.

Evindeki boş ayakkabı kutularını getirir, başınıza geçirir. Bu durumda, "özel kıyafetleri usulsüz kullanma”; üzerinize gaz fişeği yağdırılırken baret kullanmak mıdır? Yoksa özel bürokrat kıyafetleriyle hırsızlık yaparken yakalanınca başınıza geçirilen ayakkabı kutusuyla dolaşmak mı?