Çok acayip şeyler oluyor.

Mesela Türkiye’nin en önemli araştırma şirketlerinden KONDA’nın sahibi Tarhan Erdem’in bile seçime inanmaz hale geleceği akla bile gelmezdi. Yıllardır inanarak yaptığı seçim analizlerini dinlediğimiz ve de gayet yumuşak bir üslubu olan Erdem; “Eşitlik yoksa, seçim de yok… Seçim denilecek oyunda ne oy veririm, ne de sonuçlarına saygı gösteririm” diyerek kendinden beklenmeyecek bir sertlikte konuşuyor. Hani, şimdi bir moda var; anaakım medyada -ve bundan etkilenen muhalefette de- ikide bir “sert yanıt” flash başlığı ile verilen haberler vardır. Bunların çoğu da boştur, şişirmecedir. İşte öyle bir sert yanıttan söz edilecekse onun gerçeğini Tarhan Erdem yapmış aslında. Türkiye’deki demokrasinin ve seçim gerçeğinin vahim gidişatına, kendi tam içindeki konumundan tam bir yanıt vermiş.

Başka acayip şeyler de var: mesela biz artık Gambiya ve Tanzanya’ya bile imrenir hale gelmiş durumdayız. Gambiya’nın Cumhurbaşkanı Jammeh, Ramazan bayramı mesajında 18 yaş altı evliliklerin yasaklandığını açıklıyor. Bu tür evlilikleri onaylayan ebeveynler ve imamların da hapis cezası alacağını belirtiyor. Böyle Cumhurbaşkanları da var, üstelik Avrupa’da değil Afrika’da.

Biz artık Gambiya’ya bile imreniyoruz çünkü Türkiye “çocuk yaşta zorla evlendirmede” dünya üçüncüsü ama hala ne bu konuda ne de diğer çocuk istismarı biçimlerini önlemek üzere tek bir adım yok.

Bilakis tersine sorunu derinleştiren çok sayıda adım atıyor:

- Müftülere nikah kıyma yetkisi verilmeye çalışılıyor. Bu “ahlaksız” teklif kadınların kazanılmış medeni haklarını geri almaya dönük olduğu gibi, şu anda tüm evlilikler içinde üçte bir oranında olan “çocuk yaşta zorla evlendirme” oranını düpedüz artırmak istiyor. Çünkü AKP şöyle düşünüyor; “madem toplumda çocuk istismarına eğilim var, bundan yararlanayım”.  Buradan bile oy hesabı yapıyorlar, buna eminim.

- Ensar denen vakıf ceza alması gerekirken Milli Eğitim Bakanlığı ile çalıştaylar düzenliyor, kendi aralarında “değerler eğitimin 0 yaşında, din eğitimin 2 yaşında başlaması kararı” alıyorlar. Bir de başarılı öğrencilerin imam hatiplere yönlendirilmesi üzerinde önemle duruyorlar. Çünkü aklı çalışan öğrenciye, çocuğa, gence o kadar tahammülleri yok ki, kimin kafası çalışıyorsa susturmak için imam hatipli yapmak lazım diye düşünüyorlar. Pes.

- Karaman’daki çocuk istismarı rezaletinden sonra, Meclis’te muhalefetin ancak gece boyunca mücadele ederek kurdurabildiği TBMM Çocuk İstismarını Önleme Araştırma Komisyonu, aradan geçen üç ayda somut tek bir çalışma yapmıyor.  AKP, komisyonu kasıtlı olarak çalıştırmıyor. 

İşte Türkiye’de buna benzer birçok rezalet; kadın cinayetleri, cinsel şiddet, istismar konularında hemen her gün yeni bir kabul edilemez durum yaşanırken, Afrika’da adımlar atılması hem çok güzel hem çok acayip.

Güzel çünkü dünya değişiyor, iyi şeyler de oluyor.

Afrika adım atıyor, Ortadoğu’da IŞİD’ten kurtulan kadınlar çarşafları çöle - aynen IŞİD’in insanlığa layık gördüğü hayata benzeyen o çöllere- fırlatıp atıyor. Barbarların elinden kurtulan Minbiçli kadınlar, “her gün cehennemdi, şimdi mutluyuz” diyor. Evet, laiklik, kadınlar için hem renkli elbise hem de daha fazlası; aşağı yukarı cennet ve cehennem hayatı arasındaki fark kadar fazlasıdır.  

Ve Batı da durmuyor; Almanya’da tecavüzün tanımını genişleten yasa onaylanıyor. Tecavüz davalarında faile direniş olup olmadığının sorgulanması ve cezasızlığa karşı uzun bir zamandır “NeinHeissNein: Hayır, Hayır Demektir” diyerek uzun bir zamandır mücadele eden kadınlar kazanıyor.

Türkiye’de de kazanımlarımız var. Neredeyse sahip olduğumuz tüm hakları elimizden almaya çalıştıkları ve buna direndiğimiz bu dönemde bile, mücadele ettikçe sonuçlar alıyoruz. Manisa’da Ensar Yaz Okulu için, beş yüz öğrenci hedefliyordu ama çocuğunu okula gönderme gafletinde bulunan aile sayısı, kadınların mücadelesi sonucu on ikiye düşmüş durumda. Ee, dış politikada Şam’da Cuma namazından bugünkü duruma nasıl geçtiysek, işte öyle beşyüz öğrenciden on iki öğrenciye geçilmiş.

Türkiye’de toplum, AKP’nin istediği gibi çocuk istismarcılarından ve onları koruyup kollayanlardan oluşmuyor elbette. İnsanlık ölmedi.