Bir ufka vardık ki artık yalnız değiliz: bizimle birlikte ayaklanacak bir halk var.

Halk eskiden de hep vardı tabii; Paris komününden Gezi Direnişi’ne kurulan barikatlar, yüzyıllardır yaşayan bir anıt olarak da var.

Direnişler, hep yeni enstrümanlar kazanır, devir “twitter” devri olur ama elbirliği ile yapılan barikatlar hep aynı kalır. Silahlı atlı polislerin yerine silahlı, akrepli, TOMA’lı, gaz kapsüllü polisler vardır karşınızda ama barikat yine taştan tuğladan, halkın taşıdığı öz be öz kendi eşyasından örülür.

Polis her zaman barikatı fiziki olarak dağıtma imkânına sahiptir. Ama bir ayaklanmanın bastırılması, bittiği anlamına gelmez hiçbir zaman.

İşte bu yüzden halk hep vardır; bazen imbikten süzülerek birikir, bazen de hiç bir yere uğramadan boşalır sokaklara, bir kıtadan öbür kıtaya yürür çağlayan gibi.

*

Şimdi halkların hafızasının çok tazelendiği,  “tarihin uyanışı” devrindeyiz. Türkiye’de hele AKP iktidarının 11 yılda neleri biriktirdiği ortaya dökülürken, güzel ülkemiz yalnız değil ama AKP dünyada yapayalnız. Son AKP kongresinde arkasına dünya haritasını alarak tek başına saatlerce konuşan bir başbakan vardı değil mi? Kendini dünyanın hâkimi sanan bir başbakana, o dünya böyle yapar işte.  

Rezaleti ortaya Cemaat mi döküyor? Evet. Bu sefer Cemaat dünyayı arkasına almış görünüyor.

AKP, Cemaat döküyor diye, ortaya çıkmış olan rezilliğe gözümüzü kapatmamızı istiyor. Bugüne kadar can ciğer, birlikte bizden çalıp çırptılar, şimdi krize girince, biz niye AKP’yi tutacağız hiç belli değil?   

Gelişmelere baktık, gördük, durum açık; iki hırsız kavga etmiş, hırsızlardan biri hırsından çalınan paraları ortaya dökmüş. Şimdi halk, geçim derdindeyken,  ancak hayatını sürdürebiliyorken, ortaya kendi alınteriyle ürettiği dökülünce, bunu görüp tanımayacak mı? Görmemiş gibi mi yapacak?

*

 “Kaset siyaseti” olmasaydı keşke, gönül öyle isterdi ama sen hiç durmadın ki AKP. Son yıllarımız büyük bir gürültüyle geçti; başbakana akıl veren, tavsiye veren, nezaketle rica eden vs. vs. siyasetçi, gazeteci, şuncu, buncu, onunla yürümek isteyen çok geniş bir kesim sürekli nefes tüketti, “öyle yapma”, “böyle etme”. Sen hiçbirini takmadın, tam gaz devam ettin, işte sana sonuç. Bugün bile devam ediyorsun, en son sana böyle seslenen, kendi sağcı geleneğinden yetişmiş Nazlı Ilıcak’ı bile işten attırdın. Ona da bravo; “şahsiyetimi kaybedeceğime, işimi kaybederim” demiş.

 “Kaset siyasetini” tamamen kendi elleriyle yarattı AKP. Niye kendi ipini çekiyor peki böyle?

Çünkü gözünün önünde öyle uçsuz bucaksız rant alanları açılıyor ki, bundan büyüleniyor, gözleri başka bir şey görmüyor AKP’nin. Bugün duyduğumuz para miktarları sadece görüneni, öyle büyük paralara hazırlanıyorlar ki; bunun sağlık kompleksleri var, havaalanları var, köprüleri var, kentsel dönüşümün her türü var ve “dış mihraklı” anlaşmaları da var. Başbakan ağzını boşuna “yeme-içmeden” açmıyor, “yedirmem” dediği her durum parayı da yedirmem demek.

*

O paraların uğruna sadece hırsızlık yapmadı ki bunlar. Hem AKP, hem Cemaat, bugün paylaşamadıkları polislerine, insanları öldürttüler. Lobna Allami’yi kendi ifadesi ile 35 yaşından 5 yaşına döndürdüler. İnsanları sakat bıraktılar, kör ettiler.

Ve her gün kadın kardeşlerimizi öldürttüler. Kendi çıkar savaşlarında kullandıkları polis, bir kez olsun kadınları korumakta kullanılmadı. 24 saat içinde dört kadın cinayeti işlenir, kadınlar korunma altındayken de, korunmalarının bittiği ilk gün de öldürülürken, ne AKP, ne Cemaat bunun niye böyle olduğunu bir kez olsun sormadı. İçişleri Bakanı’nın korunma memurlarını kimler için görevlendirdiği, bugün bir bir ortaya çıkıyor: kadınlara değil, rüşvet aldıkları yolsuzlara özel korumalar atamışlar.

Serpil Erfındık, üniversitede hocaydı, yani eğitim düzeyi en yüksek olanlardandı. Eğitim şart diyenler, eğitim şart ama Serpil’in korunmasının bittiği ilk gün, eski kocası tarafından öldürülmesi asıl “korunma şart” olduğunu gösterdi. Yeterli uygulanmadığını düşündüğümüz korunmanın bu halinin bile caydırıcı olabildiğini bir kez daha gördük. Kâğıt üstünde kalanı bile caydırıcı olabiliyorsa, kâğıt üzerinde kalmayan korunma uygulanmasıyla kadın cinayetlerinin durabileceği açıktır. Ama bunu yapması beklenen polislerin haline bakın.

Kadınların, gençlerin, emeğiyle geçinen herkesin ödediği vergileri çalıp nerelerde sakladıklarına bakın.

*

Paraları ayakkabı kutularına tıkıştırabilirsiniz ama,

Kadınların direncini, gençlerin öfkesini, bir halkın bilge gibi biriktirdiklerini ve gerektiğinde ayağa kalkmasını hiçbir yere sığdırmazsınız, dünyaya yayılır.

Siz bu dünyada yapayalnız kalırsınız.