Şehirler dümdüz edildi. Bu ülkenin güneş doğan tarafında yaşayanlarının olan bitene itiraz etme hakkı yok. Yapmayın, etmeyin demeye hakkı yok. Şikayet edebileceği hiçbir kademe yok. Hatta kahrolmaya, üzülmeye bile hakkı yok. AKP ve devlete göre Sur’daki, Cizre’deki, Nusaybin’deki insanların evleri yerle bir edildiği için memnun olmaları gerekir. Burunlarından kan akmalı ama susmalılar.

Neden memnun olmalılar ve susmalılar?

Öldürülmemiş oldukları için.

Daha ne istiyorlar? Şehirlerden kaçmalarına müsaade edilmeyebilirdi.

*

Tırnak makasınızı kaybetmiş olmanızı, evi eşyalarıyla birlikte yok edilmiş insanların haliyle kıyaslayın. Onlar ne hissediyorlar acaba?

“Yedi bin insan öldü” diye açıklama yapılıyor.

Ölenler o şehirlerde yaşayanların çocuğu, akrabası, komşusuydu. Çocuğu, akrabası, komşusu öldürülenler bu ülkeye yakınlaştı mı, uzaklaştı mı?

Öldükleri ve korktukları için mi bu ülkeyle duygu birliği içinde olacaklar? Duygu birliği içinde olmayı sağlamak böyle midir?

*

Tayyip Erdoğan, Muhammed Ali’nin cenazesinde konuşmak istedi, Kur’an okumak istedi, tabutuna Kabe’den getirilmiş örtüyü koymak istedi ama hiçbir olmadı. Gösteriş yapmasına izin verilmedi. İç bayıcı hareketlerini yapamadı. Müthiş insan pozlarına giremedi.

Büyüklenmeleri ülke dışındaki metalden gerçeğe bir kez daha çarptı.

Ülke illüzyon, ülke dışı gerçek çünkü.

Kimse Erdoğan’ın klişe tonlamaları, ezberlenmiş jestleri, tasarlanmış duygulanmaları çekmek zorunda değil. O peygambervari yavaş yürümeler, ağırdan almalar ömre zarar gerçekten.

Erdoğan’ı sürekli böyle görürken neden cilt kanseri olmuyorum, çok şaşırıyor haldeyim.

*

Erdoğan ve şürekası Amerika’da olduğu gibi Ortadoğu’da da metale çarptı.

Kırmızı çizgileri çöl güneşinde sarardı soldu. PYD’nin içinde yer aldığı Suriye Demokratik Güçleri Fırat’ın batısına defalarca geçtiler. Suriye Demokratik Güçleri Membiç’i kuşatıyor.

Türkiye, Suriye’ye doğru burnunun ucunu çıkartamıyor. Neden? Zamanında Rus uçağını saniyelerle sayılabilir ihlali nedeniyle düşürmüştü çünkü. Erdoğan’nın bayıldığı tabirle “men dakka dukka.” Yani, dak edene duk ederler. Şimdi Erdoğan kendisine “duk” edilmesinden çok korkuyor. O nedenle “dak” edemiyor. “Dak” etme hakkını daha önce kullanmış oldu.

*

Muhteşem akıllı Erdoğan mevcut koşullarda ne yapacak?

Suriye’nin toprak bütünlüğünün en büyük savunucusu olacak. Hatta bunun için Suriye’nin hiç sevmediği yöneticileriyle anlaşma yoluna gitmeye çalışacak. Irak’ın toprak bütünlüğünün bozulmuş olmasına derinden derine çok üzülüyor. Neden üzülüyor? Kürtler Irak’ta hak hukuk sahibi olduğu için. Kürlerin Suriye’de de hak söz, yetki, karar sahibi olmasından istemiyor.

Memo ile Mehmet’i idama götürürken son isteklerini sormuşlar. Memo annesini görmek istediğini söylemiş. Türk’e sormuşlar. Türk düşünmüş düşünmüş demiş ki: “Memo annesini görmesin.”

Bizimki nerede olursak olalım, hangi ülke söz konusu olursa olsun o hesap.

Ülkemizin toprak bütünlüğü yetmedi, şimdi de Suriye’nin toprak bütünlüğü boynumuzun borcu maalesef.

hakanozturk1871@gmail.com