Laiklik, bütün toplum için önemli çünkü demokrasinin, hak ve özgürlüklerin, dolayısıyla “inanç özgürlüğünün” de teminatı olan temel bir ilke. Ama kadınlar için önemi başka, bu noktada da yine kadın oldukları için devreye giren başka boyutlar var. İslami bir rejimin hüküm sürdüğü koşullarda toplumun diğer tüm kategorileri “dinsiz” olmakla suçlanıp, eziyet görebilir. Kadınlar ise sırf kadın olduklarından dolayı her böyle durumda sadece “dinsiz” olmakla değil –buraya yazmak istemediğim türde- cinsiyetçi “küfürler” ile de damgalanır, bu yüzyılda köleliğe, şiddete, cinayete, recme, eğitimsiz, işsiz, toplumsuz, hayatsız bırakılmaya … aslına bakarsanız akla gelebilecek ve aklın alamayacağı her tür kötülüğe maruz kalabilirler.
 
Anlatmak istediğim şu; biz içinde bulunduğumuz Türkiye şartlarında “laiklikten” söz ettiğimizde, Fransa’daki başörtüsü meselesinden söz etmiyoruz. 28 Şubat’taki “özgürlükler” meselesinden hiç söz etmiyoruz. Hatta artık sanki geleneksel İslami rejimlerden; İran, Suudi Arabistan ya da Pakistan’dan bile söz etmiyoruz.
 
Artık IŞİD’ten ve kadınlara açılmış bu ölümcül dozdaki savaştan söz ediyoruz. Bu canavarın elinden kurtulan kadınların, o kamyonetlerin üzerinde ilk iş olarak çıkarıp attıkları kara çarşaflar, sadece bir kılık kıyafet meselesi değil.
 
O andaki mutlu yüz ifadeleri sadece renkli elbiselerine kavuşmalarından dolayı değil. Ki, sadece kendi istediğimiz gibi giyinmekten de çok mutlu olabiliriz, hatta bunun uğruna da ölebiliriz ama burada anlatmak istediğim şu; kıyafet özgürlüğü bile laikliğin olabildiği bir toplumun konusu olabilir. Laikliğin uğramadığı ya da ortadan kaldırıldığı ya da kaldırılmaya çalışıldığı bir toplumda söz konusu bu bile değil, başka bir vahamet olarak beliriyor.
 
*
 
Kilis’e IŞİD bombaları yağar, içimiz cihatçılarla dolup taşar, bir adım ötemizde Türkiye’de beslenen bu cihatçıların yarattığı cehennemden kaçan insancıklar, kadınlar, çocuklar, her gün bir denizde boğulur iken,
 
Anayasa, parlamento, modern hukuk adına ne varsa lağvedip halifelik gibi bir başkanlık için insan hayatı böyle harcanır iken,
 
Olaylar aynen IŞİD’in elinden kurtulan bir kadın kardeşimizin dediği gibidir:
 
"Bazen zevk için gelip kadınları alırlardı. O kadınlara istedikleri her şeyi yaptılar."
 
Türkiye’de şu anda kadınlara, gençlere ve çocuklara yönelik cinsel saldırıların artış sebeplerinden biri de budur. Kadınlara, çocuklara zarar verenler ve bu suçların üzerini örtenler, IŞİD gibi düşünüyor, onun yaptıklarından kuvvet alıyorlar.
 
Kadınlara istedikleri her şeyi yapmak için de, laiklik istemiyorlar.
 
*
 
Meclis Başkanı’nın geçen hafta yaptığı “anayasada laiklik olmayacak” sözlerinin, AKP tarafından sahiplenilmemesinin hiçbir önemi yok. AKP’nin “özgürlükçü laiklikten yanayız, militan laikliğe karşıyız” gibi saçma açıklamalarının da. Erdoğan bu konuda gerçek fikrini yıllar önce “ya Müslüman olunur, ya laik” diyerek ortaya koymuştu. Son süreci de mutlaka birlikte konuşup karar alıyorlar.
 
Oysa İslam’ı herkes kendine göre yorumlayabilir; köktenci olunabildiği gibi, liberal ya da laik de olunabilir. Aslına bakarsanız laiklik ile uyuşmayan rejimlerin kaynağı Peygamber bile değil, başkanlık, hilafet ve bu diktatörlüklerin farklı coğrafyalardaki örnekleridir. Bu yüzden bugün iktidar, Ortadoğu kadar, Nazi Almanyası’ndan da besleniyor. Bu yüzden kapitalizm koşullarında da laikliği kaybetme tehlikesi ve bunun örnekleri vardır.
 
*
 
AKP’nin yalan beyanlarının önemi yok ama laikliği “militanca” savunmanın çok büyük önemi var. Laiklik için mücadelenin bu sene 1 Mayıs alanlarına daha önce olmadığı kadar yansıması gayet yerinde oldu. Ama yeterli değil, mücadeleye devam. Kadınlar için başka bir yol da yok.
 
Biz kadınlara, istedikleri her şeyi yapmaları asla mümkün olamasın diye, İstemediğimiz tek bir şeyi bile yapmamak için sonuna kadar mücadele etmeliyiz.