Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde hepimiz bir felaket yönünde gidiyoruz.

 

Çünkü Erdoğan’ın dayandığı temel varsayımların çoğu doğru değil.

 

Örneğin Erdoğan bu güne kadar bildiği şeyler doğrultusunda, bir ABD’yi dünyanın tartışmasız lideri sayıyor; iki bu taşın yerinden hiç oynamadığını ve önümüzdeki zamanlarda pek oynamayacağını düşünüyor.

 

Milli görüşçüyken ne bildiyse o.

 

ABD sönmez yıkılmaz, doğal sonucu olarak mal-mülk sahiplerinin dünya çapındaki hakimiyet düzeni de asla bozulmaz.
2008 yılında ABD’de ortaya çıkan kriz için “teğet geçecek” demişti Erdoğan.

 

Salıncaktan düşen adam eğilip kendisini kurtardıktan sonra, gülümseyerek doğrulduğunda dönen oturma tahtası kafaya arkadan çarpar. Bu teğet geçme lafını ne zaman duysam bu görüntü geliyor aklıma.

 

Ey Tayyip salıncak bir kez çarpmadı diye, iş bitti sanma.

 

İnanmak istemiyorsun ama, dünya salıncak gibi sallanıyor.

 

Avrupa Birliği sallanıyor, Euro Bölgesi sallanıyor, Yunanistan sallanıyor, İspanya sallanıyor. Çok güvendiğin liberal ekonomiler sallanıyor. Güvendiğin dağlara karlar yağıyor. Artık güvendiğin dağlara da diyemeyeceğim, pek hesaba katmadığın dağlara…

***

 

Okuyucu ne diyor şimdi?

- Ne yani Tayyip ABD’yi, Fransa’yı, Almanya’yı hesaba katamıyor mu?
- Evet onu bile hesaba katamıyor taze imparator. Dünyanın krizini, Amerika’nın krizini, Avrupa’nın krizini anlamıyor.

 

Dikkat ederseniz ABD, Suriye konusunda işi epey ağırdan alıyor Tayyip onu da anlamıyor. ABD’ye “E sen hep böyle işgaller yapardın!” diyor. ABD oralı bile olmuyor. Çünkü ABD Afganistan tecrübesini, Irak tecrübesini çok iyi biliyor.

 

Yoğurdu üfleye üfleye yiyor.

 

Tayyip ne yapıyor etten önce Ortadoğu kazanına atlıyor.

 

Davutoğlu’nun stratejisi Pentagon’dan daha mı derin?

 

Emperyal olmak Osmanlıyı zaten pek şirin olduğu için, çok seven Araplara hükmetmek demek değildir.

 

Emperyal olmak kan, savaş ve soykırımlar demektir.

 

Davutoğlu Lale Devri nostajjisine dalabilsin, Sadabad eğlenceleri yapılsın diye halklar sizin eşkıyalıklarınıza hoş geldin demez.

 

Yani ne diyorum?

 

Şunu diyorum: ABD bile emperyalist olmayı ıkına sıkına yapmaya çalışıyorken, Türkiye’nin gümbür gümbür bölgesel güç olma imkanı yoktur.

 

Bu hayalciliktir. Bu maceraperestliktir.

 

Kendisi güya pek sevmiyor ama Enver Paşa gibi düşünmek, ittihatçı olmaktır.

***

 

Hani biz kaybettiğimiz toprakları kazanmak için Almanya’nın yanında savaşa girmiştik ya bu durum ona benzemektedir.

 

Problem şu: Hiç değilse 1. Dünya savaşında durum netti. Bir ihtimal kazanmak istiyorsanız, Almanya’nın yanında savaşa girerdiniz. Almanya güçlenmişti ve kararlıydı.

 

Peki bugünün Almanya’sı olan, diyelim ki ABD, güçlü mü, kararlı mı?

 

Hayır. ABD güçsüz ve hangi stratejiyi benimseyeceğini bilemez halde. 2008’deki ekonomik krize karşı ne yapacağını bilemedi. Arap Baharı’na karşı ne yapacağını bilemedi. Çin’e karşı ne yapacağını bilemiyor.

 

ABD Suriye konusunda da belirsiz.

 

Gelinen nokta şu: Ortada 1. Dünya Savaşı’na birlikte gireceğimiz bir Almanya bile yok. Sorunlar en başta buradan başlıyor. Türkiye en sonunda “1. Suriye Savaşı”na, Özgür Suriye Ordusu’nun yanında girecek seviyeye kadar düştü.

 

Bu kadar sığ suda, Türkiye yağmacıları için ne kadar büyük balık olabilir varın siz düşünün.

 

AKP’li cahiller elbette ki dünyadaki değişimi anlamıyorlar. Değişim sadece cip markalarında oluyor sanıyorlar. AKP’nin sorunu dünyadaki değişimden başlıyor bir kere.

 

1900’lerin başında Enver Paşa Almanya’nın yanında savaşmaktan yanaydı.

 

AKP’nin beğenmediği kemalistler bu tür meseleleri “yurtta sulh cihanda sulh” diyerek kapatmaya çalıştılar.

 

Tayyip ise 2012 yılında, Osmanlıcılık oynamaya kalkışarak “Özgür Suriye Ordusu”nun kuyruğunda sersefil dolaşıyor.

 

Hakan Öztürk / hakanozturk1871@gmail.com / 2012.08.28