Başbakan Dünya Kız Çocukları Günü’nde kadına yönelik şiddete karşı söz söyledi.

İyi, sağ olsun ama bu iyilik hiçbir işimize yaramıyor.

Çünkü AKP, kadını ayakları üzerinde duran ayrı bir özne olarak görmek yerine, adını dahi bakanlıktan silip Aile Bakanlığı kurdu.

Sadece bir çocuk doğurma aracı olarak gördüğü kadınların, bedeni, kılık kıyafeti ve üreme haklarıyla ilgili hiç söz hakkı olmadığı halde sürekli konuştu.

Gezi Direnişinde erkek polisin uyguladığı açık devlet şiddetinin “destan yazdılar” diyerek kutladı.

Her şeye ceza yağdırırken, devlet kanalı TRT’den yayınlanan kadınlara yönelik ayrımcı söylemleri cezasız bıraktı.  

TÜİK Yaşam Memnuniyeti Araştırması’na göre, kadınların yüzde 34,2’si kendini sokakta ve hatta evde “çok güvensiz” hissederken, bu sorunu çözmekle görevli SGK’nın kadın başkanına dahi 5 çocuk dedirtti, 

En son hükümet sözcüsü Çelik’in, çalışma hakkına ve anayasaya aykırı sözlerine -Egemen Bağış’ın kendince verdiği tepki dışında-  sessiz kaldı.

Bütün bu politikalardan sorumlu en yetkili isim başbakandır.

Hani Gezi Direnişinde taammüden cinayet işleyen polisler için çıkıp “emri ben verdim”  dedi ya. Aslına bakarsanız durum buna yakındır. Elbette erkeklere gidin cinayet işleyin demiyor başbakan ama sözleri ve politikasıyla kadına yönelik şiddete ve cinayete davetiye çıkarıyor.

Bunun en uç örneği geçen sene başbakanın bir keresinde “kadın erkek eşit değildir” demesiydi.

Tam o günlerde ne olmuştu biliyor musunuz? Gönül Dilekçi’yi, ayrılmak istediği kocası, bütün geceyi çatıda geçirerek, baba evinde öldürmüştü.

O günlerde bu sözlere ilk yanıt verenlerden biri de Gönül’ün amcasıydı. Kızılay meydanında acılı sesiyle; “Kadın erkek eşittir. İnsanlar eşittir.” diyordu.

Gönül’ün davasında ortaya konan çok ciddi bir mücadele oldu ve adalet kazandı.

Ne iyi ki, Eylül ayında kadın cinayetlerini geriletebilmiş, davalarda adaleti sağlayan yani AKP’ye rağmen haklar kazanabilen amansız bir mücadele var.

Tablo böyleyken, bir başbakanın gerçekten kadınların işine yarayacak bir icraat istiyorsa epeyce fırın ekmek yemelidir.

Bütün imkânlar başbakanın elindedir.  Şiddete karşı bir iki kelam etmek yerine, emrindeki kurumları kadınlar lehine çalıştırsın.

Mesela önce kadınlara- onların ayakları üzerinde durmasını sağlayacak iş bulsun.

İstihdam edilmiş olmak gerçekte bir işe ve ücrete sahip olmaktır ama aynı zamanda da toplumda bir yeri olmaktır.

Türkiye’de ise kadınların %70’ini üretimin dışına sürülmüş, kadın istihdamında dünyada sonunculuğa yaklaşıyoruz. Buna çözüm olarak ise ya sadece çocuk yapmak ya da güvencesiz ve esnek işler sunuluyor. Asıl başbakan buna ne diyor?

*

Tarih kadınların canları pahasına kazandığı hakların çok örneklerini gördü. Oy hakkı mücadelesi bile böyledir.  Artık seçimlerde oy vermede sorun yaşamıyoruz.

Ama kadınların oylarıyla seçilen yöneticiler, vergiler ödediği devlet, kadına ayrımcılık yapmaya çalışıyor.

Hükümet’in erkek yöneticilerinin, kafalarının gerilerindeki bu “cahiliye döneminden” kalma fikirleri, kamu adına konuştukları hiçbir durumda, kamusal hayatta seslendirmeye hakları yoktur. Evet, elbette ki, onların bu anlamda düşünce özgürlükleri yoktur.

Bütün bunlarla ilgili ne kadar iyi ki bu hafta;

Bir; AKP’nin bu politikalarına, AKP kurucularından bir kadın; Fatma Bostan Ünsal’da tepki verdi ve “o konumda olanların böyle konuşmaya hakları yok” dedi.

İki; AKP’ye, Çelik’e ve atv’ye karşı, forumlardan kadınlar sessiz kalmayıp, haklarını kuşanıp yürüdüler.

Kadınlar, tarihte daha önce de olduğu gibi “cahiliye” dönemlerine son vermeyi iyi bilirler.