Duyduk duymadık demeyin: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ramazanoğlu, kadın ve çocuklara yönelik suçlarda uygulanan indirimler için “bu suçların iyi hali olmaz” demiş. Haberi yapan gazetecilerin, müjde olarak sunduğu başka iyi haberler de varmış: Bakanlık Cansel davasına müdahil olarak katılacağını duyurmuş, ne süpermiş. Bir de Bakan indirimlerle ilgili kamuoyunun “Özgecan Yasası” olarak adlandırdığı yasanın “kapı gibi arkasındayım” demiş, bu konuda mücadele başlatıyormuş. 

 
Şimdiye kadar kadına yönelik şiddetle mücadelede basının rolüne dikkat çekerek, olumlu haberleri öne çıkarmalarını istediğimiz için bu açıklamayı manşete taşıyan gazeteciye bir sözüm yok. Ama Bakan’a “günaydın” diyorum, günaydın. 
 
Hiç mi haber takip etmez, gazete okumazlar? Dünyadaki, ülkedeki gelişmeleri sadece kendi medyalarından izleseler bile “Özgecan Yasası” için uzun zamandır nasıl bir mücadele verildiğini görmüş olmaları lazım. Ne demek mücadele başlatmak? Artık bütün Türkiye toplumunun istediği, mücadele eden kadınların madde madde çalıştığı, birçok milletvekilinin, hemen tüm partilerin, birçok baro yöneticisi ve hukukçunun sahip çıktığı TCK önerilerini sonuçlandırmak için sadece somut adım atmaları gerekiyor.
 
Bakan, yasa teklifinin “kapı gibi arkasında” olmasın, önünde olsun. Adım atsın. Bunun yapılmasının önünde hiçbir engel yok. Çünkü AKP muhalefet partisi değil, iktidarda ve kendi istediği yasaları bir gecede çıkarıyor.  
 
 “Kadına yönelik suçlarda erkeklere uygulanan indirimleri sınırlayan” yasa önerimizin sonuçlanmasının önündeki tek engel, AKP’nin dünya görüşüdür. 
 
Gerçekten kadınların yararına olabilecek uygulamaları istemiyorlar. Kadını sadece “aile” içinde tanımlıyor, kötülük kaynağı olarak gördüğü modern; batılı bir yaşamdan çok rahatsız oluyor, ülkeyi Diyanet ile halifelik ile yönetmek istiyorlar.  Ama bakın, Türkiye’de yabancılarla evlilik yapan kadınlar öyle düşünmüyor:  Evlendikleri erkekler en çok Alman ve Avusturya’lı imiş. Yabancılarla evlilik yapan erkekler ise Suriye’li ve Azerbeycan’lı kadınlarla evlenmiş. 
 
Türkiye’yi Ortadoğu’ya çekmeye çalışıyorlar ama arkalarında sadece bu toplumun bazı erkekleri var. Kadınların arayışı başka. Bu gerçeği görün dedik defalarca,  anlamadılar. Belki devletin kurumu TUİK’in yayınladığı bu istatistik ile gerçekler görülür.
 
Kadınlar batıya yöneliyor, erkekler doğuya. 
 
Yine karşımızda, yeni Havva, eski Adem. 
 
*
 
Bugün Başbakan da Özgecan’ın anne ve babası ile buluşmuş. Çünkü 8 Mart yaklaşıyor ve kadınlar yaşam hakları, özgürlükleri için direniyorlar.  AKP de hep yaptığını yapıyor; 8 Mart, 25 Kasım gibi günlerde ya da kadınlara uygulanan zulme karşı kamuoyu tepkisinin çok yükseldiği zamanlarda açıklama yapar, kamuoyunu yatıştırır, sonra bildiğimi okurum diye düşünüyor. 
 
Öğrendiği şey; durumu idare etmek, gerçekten sadece kadınlar yararına olabilecek hiçbir somut adım atmadığı gibi, sürekli kadınlara yeni zararlar verecek icraatte bulunmak. 
 
Çünkü kendisi de kadın hak ve özgürlüklerine inanmıyor. AKP döneminde atılan tek olumlu adım 6284 sayılı yeni koruma kanunudur, onu da uygulamıyor ve yazılı hukukta durmasından da çok rahatsız olup sürekli geri almaya çalışıyor. İndirimlerle ilgili yasa önerilerini de ya unutturmak ya da mecbur kalıp yaparlarsa kendi istedikleri tarzda yapmak istiyorlar. 
 
Buna izin vermemeli, gerçekten kadınlar yararına olacak önerilerimiz için direnmeliyiz. 
 
Mesela, Bakan “Özgecan Yasasının arkasındayım” açıklamasını yaptıktan bir gün sonra, CHP Mersin Milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı’nın ‘Özgecan Yasası’ için verdiği kanun teklifi geri iade ediliyor.  Sebebi ise teklifte "Kadına ve çocuğa şiddet, cinayet ve cinsel istismarın istikralı bir iktidar yönetiminde istikrarlı şekilde arttığı" ifadesi imiş. TBMM Başkanı bu ifadeyi çok "kaba ve yaralayıcı söz" olarak değerlendirmiş. 
 
Yani kadınlar “kaba ve yaralayıcı söz” ün solda sıfır kaldığı biçimde;  “boğucu”, “yakıcı”, “kesici”, “ateşli silahlı”, söz değil “fiil” ile istikrarlı biçimde öldürülecekler ama bizim Meclis başkanımız bunun dile gelmesinden incinecek öyle mi?
 
Alem buysa, kadınlar direnir.
 
8 Mart’ta ve bu alemi değiştirene kadar daima.