Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun her ay açıkladığı verilere göre, Eylül ayında yaz aylarına göre kadın cinayetlerinde azalma var. Bu, Türkiye’de kadınların iyiliği için uğraşan herkes için büyük bir sevinçtir.

Bu sevinç -öldürülen kardeşlerimizi hep “hayat doluydu” diye anlatır ya aileleri- işte onların yaşam sevinçlerine benzer. 

Onların yaşamını seçmek için gösterdikleri dirence saygı duyan kadınların yürüttüğü mücadelenin sonucudur bu sevinç.

Şiddeti sadece bir kültür, din, psikoloji, cehalet, uygulama ve kanunları çiğneme meselesine indirgemeden ele alıp, her cephede emek veren kadınların emeğinin sonucudur.

Eylül ayında hayatı kurtulan kadın kardeşlerimiz var, yani daha az sayıda kardeşimiz hayatını kaybetmiş. Hem de AKP’nin her gün bir yenisini ekleyerek sürdürdüğü kadın düşmanı siyasetine rağmen böyle olmuş.

Bu sonuç, kadın cinayetlerini durdurabileceğimizin ve AKP’nin her gün ihlal etmeye çalıştığı her tür hakkımızdan asla vazgeçmeyip alacağımızın umududur, göstergesidir.   

*

Fakat hep yeni sayfalar açılır. İşte şimdi Münevver Karabulut için manevi tazminat konusu gündemde. Ve yine kadın cinayeti gibi başka hiçbir şeye benzemeyen bu ağır olguyu hafifletmeye çalışan değerlendirmeler de yapılabiliyor.

Söz konusu olan adı üstünde “manevi” tazminat ama sadece para miktarı konuşuluyor. Mevcut hukuk ister istemez bir ölçeğe göre bedel belirliyor ancak bu konu sadece bedel miktarı konuşularak mı ele alınmalıdır?

Bu sırada öğreniyoruz ki, Garipoğlu ailesi davayla birlikte el çabukluğu ile üzerindeki mal varlıklarını devretmiş bile.

Sorulması gereken soru şudur; Garipoğlu ailesi, sadece Karabulut ailesine mi bir şey borçludur?

Bu toplumun önünde bir kez olsun kadınlardan özür diledi mi? Kadın cinayetlerini kınadı mı?

Garipoğlu ailesi önce kadınlara ve bütün bir topluma manevi tazminat borçludur.

*

Kadın cinayetleri, anayasada da en temel hak olarak tanımlanmış yaşam hakkının ihlali anlamına geliyor.

Şimdi demokratikleşme paketi açıklayanlar da topluma ve bütün kadınlara borçludur;

AKP kadınlara,

Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlayan,

Kadın cinayetlerine dur diyen, tüm cinsiyetçi yaklaşımlara son veren,

Toplumsal cinsiyet eşitliğini hem kanun önünde hem de uygulamada fiilen sağlayan ve pozitif ayrımcılık ilkesini esas alan,

Kadın cinayetlerinin insanlık suçu olduğunu kabul ederek, bu cinayetlerin ve kadına yönelik şiddetin engellenmesi için her tür önlemi geliştiren, sığınma evlerini yaygınlaştıran,

Kadınların özgür seçimlerine bağlı olarak doğurganlık haklarını destekleyen,

Ev işleri ve tüm bakım hizmetlerini kadın işi olmaktan çıkarıp toplumsallaştıran; yemekhane, çamaşırhane, kreş, anaokulu gibi kurumları yaygın ve sürekli hale getiren,

İstihdam politikalarında, işe alma ve ücrette cinsiyetçi uygulamaları engelleyen; kadın-erkek emeğini eşitleyen; ev kadınlarını işgücü sayarak istihdam edilmelerinin önünü açan,

LGBT bireylerin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli uğradığı ayrımcılığa karşı olan, eşitlik maddesinde cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği de ayrımcılık kategorileri arasında sayan,

Temel hak ve özgürlükleri sınırlamak üzere, "genel ahlak", "adap", "kamu düzeni" gibi muğlâk kavramlar kullanmayan bir paket borçludur.

 

AKP parti sözcüsü Hüseyin Çelik’in katıldığı bir programda, konuşması gereken nice konu var iken, kadınların kıyafetleriyle ilgili konuşup bir kadını işin etmek yerine asıl yapması gerekenle; kadınlara ve topluma olan borçlarıyla ilgilensin.