Giden geri gelmiyor; öldürülen kadın kardeşlerimizin acısı unutulmuyor. 

Ancak hiç değilse onları aramızdan çekip alan, kadın cinayeti işleyen erkeğe hak ettiği caydırıcı cezanın verilmesi içimizde bir şeyi onarıyor. Hava kadar, su kadar hayati bir şey bu; adalet duygumuz bir ölçüde tamir oluyor. O zaman başlayabiliyoruz “yas” tutmaya. O zaman başlayabiliyoruz bu acı bir daha yaşanmasın diye umut edebilmeye.
Berna Özdemir kardeşimiz Hatay’da görülen davasında da böyle oldu. 13 Şubat 2013’te “sevgililer günü hediyesi” diyerek 11 yerinden bıçaklayarak öldürmüştü onu katili. Dün görülen karar duruşmasında, tüm indirim taleplerine rağmen katili ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum oldu, kadın örgütlerinin yıllarca mücadelesini verdiği caydırıcı cezaların verilmesi yönünde örnek bir karar çıktı.  Bu karar ve davanın başından beri kadın örgütlerinin dayanışma içinde Berna’yı sahiplenmesi, bütün kadın cinayeti davalarına örnek olmalıdır. 
Reyhanlı’da ve Gezi direnişinde kaybettiklerimize hala yüreğimiz yanarken, acılı Hatay’dan bu sefer kara haber yerine bir iyi haber gelmesi umut oldu hepimize, emek verenlerin elleri dert görmesin.
*
Giden geri gelmiyor deriz ama bir de gidenin gidemediği bile ölüm var biliyor musunuz? 
Öyle ölümler var ki, buna inanmak, kabullenmek ar geliyor insana:
 Yeniköy Forumunda bir genç konuşuyor, su gibi.  Yüzü yirmibir yaşında, aklı bir bilge.  Sakin sakin anlatıyor mahallesindeki kentsel dönüşüm adı altında yürüyen rant planını. İstanbul’un dört bir yanında emekçilerin elleriyle kurduğu ve içinde bir hayat geçirdiği mahallelerin, şimdi onlara reva görülmeyip zengine pazarlanmak istenmesine karşı mücadele çağrısı yapıyor.
O kadar güzel, doğru, haklı konuşuyor ki Hasan Ferit.
İnsan hayran oluyor dinledikçe, dinleyen herkes de alkışlıyor onu. Çok değil, bir kaç ay önce, boğazın kıyısında, o masalsı manzaraya karşı konuşan bu genç insanın, bu manzara kadar güzel yüzünün vurulacağını kimse bilmiyor o sırada. Bilse de inanmazdı ki.
Hasan Ferit Gedik, Gülsuyu mahallesinde, arkasında arazi mafyası olan uyuşturucu çetelerinin eliyle öldürüldü. 
Ölümünün ilk dakikalarında delilleri saklamak için paniğe kapılan rezil katil sürüsü, silahları saklayabilmek için denizlerin dibine kadar atmış. Bu dünyanın en onurlu gençlerinin katilleri o kadar alçak ve rezil ki, saklanmak için çırpınıyor, ancak Ethem’de olduğu gibi mahkemelere bile perukla gelebiliyorlar işte. 
Ey halkım, bir şu katillerin rezilliğine bakın, bir de Hasan Ferit’in yüzüne bakın sadece.  
Bir de şunu düşünün; Hasan Ferit kardeşimiz, mahallemizdeki gençlerin uyuşturucuya alışmasını istemiyoruz dediği için öldürüldü. Peki, her ağzını açtığında kötü alışkanlıkları olmayan nesiller yetiştirmekten söz eden başbakan neden suskun? 
Ortada kötü alışkanlıklara karşı savaşırken şehit olmuş bir genç var, başbakan buna ne diyor?
Böyle bir gencin mi cenazesi yasaklanıyor? 
Hasan Ferit kardeşimizin naşına, ailesine ve yoldaşlarına günlerdir eziyet ediliyor. Ayrımcılığı ortadan kaldıracağını söyleyen AKP, bu nedir? Paket paket demokrasi açıklanan bu günlerde, bu genç devrimci olduğu için mi böyle? Hani Erdal Eren’e haksızlık edilmişti? 
Hani başbakan en sosyalistmiş ya, göstersin bakalım sosyalizmini; sosyalist bir aileye başsağlığı versin ve cenazeye yasağı kaldırsın. Bunun için sosyalist olmak da gerekmez, insanlık onuruna saygı duymak yeterli. 
Ancak bu hayatta işlerin karıştığı anlarda da kendini ortaya koyarak bunu yapabilenler, yani bütün bir toplumun iyiliği için konuşanlar sadece sosyalistlerdir. Hasan Ferit’in sözleri gibi; “başkasına atılan tokatı ben yüzümde hissederim” diyor ya forumda. İşte artık Gezi direnişi var, forumlar var ve bütün bunları gören, öldürülen evlatlarına sahip çıkan bir toplum var.
 Öyle AKP gibi değil, bütün ayrımcılıkları kaldırmış, bütün barajları yıkmış, gürül gürül bir halk bu ve  şimdiye kadar olmayan bambaşka bir dünya için alanlar açıyor.