Doludizgin gidiyorlar.
Kürtlerin yaşadığı ilçelerdeki kuşatmalar sürüyor. Baskı artıyor. Bunun hiçbir sonucu olmayacak sanılıyor. Bilgisayar oyunlarındaki gibi. Vuracaksın, patlayacak ve görünmez hale gelecek.
Oysa ki gerçek hayatta böyle olmaz. İnsan bedeni çok dayanıklıdır. İnsanı öldürseniz bile bedeni ortadan kalkmaz. Katiller için, cansız da olsa bir bedeni ortadan kaldırmak çok zor ya da çoğu kez imkansızdır.
Katilin uyguladığı şiddet olmamış gibi hale gelmez. Unutulmaz.
Ruhlar ve bedenler direnir buna.
Ezilmeye çalışılan halklar da direnir. Bir halkı ne kadar uğraşırsanız uğraşın tamamen ezemezsiniz. Sıfırlayamazsınız. Mutlaka bir yol bulup sizin karşınıza çıkar. Sizin yüzünüze çarpar gerçeği.
*
Erdoğan HDP milletvekillerinin cezalandırılmasını istiyor. Talimat veriyor meclise.
Şu akademisyenler ne kadar çabuk bozuluyorlar diye şaşırıyorum. Selin Sayek Böke elini kürsünün iki yanına dayayıp, sesini kalınlaştırarak konuşmalara başladı hemen. Üniversitelere kalın sesle konuşma dersleri mi konulsa acaba? Burjuva siyasetine atıldıklarında, zorluk çekmeseler.
Kendisinin acemice kükreyerek yaptığı ilk önemli açıklama, HDP milletvekillerine ateş püskürerek şeklinde oldu. Yeni Tansu Çiller yetişiyor.
Aynı film aynı senaryo. Hem defalarca “ovada siyaset yapın” dediler, onlar da öyle yapıp barajı geçerek gelince hoşlarına gitmedi. Şimdi ovadaki insanları hapse atmanın yollarını arıyorlar.
Bütün Kürt milletvekilleri hapsetseniz de.
Bütün Kürt baro başkanlarını öldürseniz de bu iş çözülmez.
*
Neden mi?
Çünkü rüzgar eken fırtına biçer.
Kürt hareketi şimdi martta mücadeleyi yükselteceğini söylüyor. Ne olacak o zaman?
Cizre, Sur Mahallesi, Nusaybin, Şırnak boşalıyor. Peki oralardan kopan genç insanlar nerelere varıyorlardır acaba? Yaşadığınız kasabada taş taş üstünde kalmadıysa nerelere giderdiniz? Nasıl bir duyguyla giderdiniz? Yanı başınızdaki evlerin bodrumlarında insanlar öldürüldüyse içinizde nasıl bir tortu kalırdı?
O kasabalardan giden genç insanlar martta karşınıza hıncı ve silahlarıyla kuşanmış olarak gelecek.
Buna herkes emin olabilir.
*
Korkuttukları üç genci tutmuşlar, “teslim oldu” mizanseni yaptırıyorlar.
Biz bu görüntüleri 32 kısmı tekmili birden on yıllarca izledik. Güntaç Aktan’ın “Anadolu’dan Görünüm” Ertürk Yöndem’in “Perde Arkası” programları geldi geçti bu ülke televizyonlarından. Orada “doğu kökenli vatandaşların” hep hatalı olduğu ve teslim oldukları anlatılıyordu. Devletin şefkatli olduğu. Hiç işkence yapmadığı.
Sonuç ne oldu? Kocaman bir hiç.
Doğu kökenli vatandaşların epeyce bir kısmının, teslim olmayıp direndiğini öğrendik sonradan.
Devletin de pek şefkatli olmadığını.
*
Burada CHP’li gibi düşünen insanlara seslenmek istiyorum.
Bir süre sonra şunu unutmayın lütfen. Erdoğan bütün bu olup biteni başkan olamadığı ve başkan olmak istediği için başlattı. 7 Haziran seçimlerini lağvetti. Koca bir toplumu bizzat kendisi korkutup edip bir köşeye yüzde elli olarak yığdı.
O apaçık ki bir diktatörlük istiyor. O apaçık ki teokratik bir rejim istiyor. Hilafet istiyor. Hanedanlık istiyor. Daha şimdiden halife gibi. Daha şimdiden ailesi hanedanlık ailesi. Diktatörlük isteyişini, teokratik rejim istiyor olmasıyla meşrulaştırıyor. Tek hayali bu.
Hayali olduğu kadar mecbur olduğu şey de bu. Yani bir Tansu Çiller gibi köşesine çekilip oturamaz. Hatta bir Mehmet Ağar gibi bile üç-beş ay yatıp çıkamaz. Siyasi suçlarını bir yana bırakıyorum. Boğazına kadar yolsuzluk, boğazına kadar silah kaçakçılığı suçlarına batmış durumda.
Başkanlığa, diktatörlüğe, teokratik rejime doğru yürümek zorunda. Başka yolu yok.
Eğer CHP’li insanlarımız bu tehlikenin farkındaysa, Kürtçe eğitim yapmak isteyen insanlara mesafeli olmayı bırakmalıdır. Erdoğan kafasındaki karanlık rejim için bastırdığı zaman demokrasiyi, cumhuriyeti, laikliği savunanlar onlar olacaktır. Kendisiyle birlikte.
Yarın “keşke” dememek için, bugün Kürt halkına sahip çıkmalıdır.
hakanozturk1871@gmail.com