Koskoca bir toplum hezeyanlar yaşıyor.Osmanlı olmaya temelsiz anlamlar yüklüyor. Çevre ülkeler Osmanlı’nın hakimiyet kuruyor olmasından mutlu oluyordu var sayıyor.Buna dayanarak başbakan birilerinin hamisi olmaktan bahsediyor.

Neden biz hakim olmalıyız, neden hami olmalıyız?

Çünkü biz muhteşemiz. Çünkü muhteşem olmak bizim fıtratımızda var.

Biz zaten fıtrat dışında bir mantıksal ilişki aramak istemiyoruz. Somut bir neden ileri sürmekten yana olmayız. Neyimiz çok iyi de, diğer insanlar bizi alıp baş tacı edecek? Başka insanlara tahakküm etmenin bir gerekçesi olamaz ama bizim zaten böyle bir gerekçemiz dahi yok. Böyle bir olumlu gerekçe ortaya koyma ihtiyacı duymuyoruz.

Konuya nereden giriyoruz?E eskiden buralar bizimdi…

Başka?Siz zaten bizim tahakküm etmemizi seversiniz, özlemişsinizdir…

Kendimizi dev aynasında görmeye kalkışıyoruz ve bize göre bizim dışımızdaki toplumlar ya da uluslar her açıdan düşük seviyeli insanlardan oluşuyor. Fıtraten kötü, yetersiz ve ahlaksızlar. Biz ise bu durumum tam tersiyiz. O nedenle her türlü yücelmeyi yalnızca biz hak ediyoruz.

 

*

AKP bu düşünme kalıbını her gün koca koca borularla pompalıyor ve kendisi de buna göre hareket ediyor.

Biz Rus uçağını düşürürüz.Biz Kürtlerin evini başına yıkarız. Biz top mermisi atarız sınırlarımızın ötesine. Biz mevzuatı bir kenara bırakabiliriz.

Eğer karşımızdakiler bundan hoşlanmadıklarını açık açık söylüyorlarsa, sadistçe gülümseyerek yapıyoruz. Var mı bir diyeceği olan?

Sevgi, hoşgörü, barış medeniyeti gibi iddialar bir anda uçup gidiveriyor.

Olsun sonra kazasını kılarız.

 

*

Sebepsiz, temelsiz, emek verilmeden oluşturulmuş bir özgüvene sahibiz güya. Başbakan bütün desteksiz laflarını kekeleyerek söylüyor. Doğru kelimeleri bulamıyor.

Rus uçağını düşürenler Suriye’ye doğru burnunun ucunu çıkaramıyor. Her gün yüzde beşbuçuk barikat kaldı diyenler, iki ayı çoktan geçtiği halde sokağa çıkma yasaklarını bitiremiyor.

Kürtler obüs toplarının berisinde Fırat’ın  batısına geçiyorlar. Kafa kesenlere yardım taşınan Halep yolunu kapatıyorlar.

ABD’li yöneticiler AKP’lilerin sayıklamalarına cevap bile vermiyor. Basın açıklaması yaparken kendilerini gülmekten alıkoyamıyorlar.

Özgüven, fıtrat güven ne oldu?

 

*

Tayyip Erdoğan’ı soracak olursanız ona kekeliyor diyemem. Ne var ki gözlemimde çok iddialıyım. Onun dışındaki herkes kekeliyor ya da berbat konuşuyor.

O kekelemez. O münazara kültüründen geliyor. Münazara kültürüne sonuna kadar bağlı. Münazara yaklaşımına göre, anlattığınız tezin gerçekle bağının olması gerekmez. O teze inanmanız da gerekmez. Önemli olan mevcut tezi şeklen savunmaktır. Erdoğan bu tutumu yemiş yutmuş biridir. O hala münazara yapan kocaman bir imam hatip liselidir.

Münazara yapmak insan aklını ve aklın işlemesi, akılların birbiriyle gerçekten çarpışarak doğruya yaklaşması sürecini yoğa saymaktır. Münazara usulü korkunçtur. Bütün yöntem yanlışlarının anasıdır.Aklın işleyerek ulaşacağı sonuçları esas almazsanız o sıralar ne işinize geliyorsa onu esas almaya başlarsınız. Neyi esas alacağınızı zaten sorgulamaksızın belirlediyseniz tartışmak, konuşmak, mülahaza yapmak sizin için boştur. İşinize gelen konuyu haklı göstermek için münazara yaparsınız sadece.

Bazen tiyatro oyuncuları oynadıkları role kendilerini o kadar kaptırırlar ve kaptırmak isterler ki, kendileri oynadıkları rolün insanı sanırlar. Konu oyun olarak yazılmış metin olduğu halde bu mümkün olabilir.

Bu Erdoğan için haydi haydi böyledir.

Artık rolün gerçekliğinin, gerçeğe tekabül ederliğinin hiçbir önemi yoktur. Bir münazaracı-oyuncu olarak sonuna kadar gidecektir. Önceden işine geliyordu mantıklı olanla olmayanın farkındaydı. Artık bunun farkında bile değil. Onun söylediklerini test eden bir makineye tabi tutsanız, emin olun sinyal sesi duyamazsınız.

Kekeleyenlerde umut vardır ama onda artık yoktur.

Davutoğlun’da umut vardır örneğin. Çocukluk masallarının ister istemez verdiği ahlak onu kekeletmektedir. Efkan Ala’da umut vardır. Kutadgu Bilig eseriyle gerçek bir bağı yoktur ve bunu belli etmektedir. Bu açıdan hala gerçeğe sadık sayılabilir.Bülent Arınç da kendine göre teklemektedir. Olmayacağını bilmektedir çünkü. Eski AKP sözcüsü Hüseyin Çelik “müsademe-i efkardan barikat-i hakikat doğar” diyor. Hakikat münazaradan değil, fikirlerin müsademesinden çıkar demeye varıyor. Biraz geç varıyor ama varıyor.

Bir de Erdoğan’ın garip kıyafetler giymiş insanların arasından geçerek, merdivenlerden inişindeki ciddiyeti gözünüzün önüne getiriniz. Kendini ne kadar kaptırmış değil mi?

 

*

Kimse hayatın gerçekliği karşısında, bir hiç olmasına rağmen sonuna kadar ilerleyemez.

AKP zihniyeti bu ülkede kendi dışındaki yüzde elliye toslayacak.Diğer uluslara, toplumlara ve diğer medeniyetlere toslayacak. Bunun bütün emarelerini görüyoruz.

Kof kendine güven ayinleri bitecek.

Bu kadar büyük bir akılsızlık ve bu kadar emek vermeksizin, hak etmeksizin el koyma hırsı sonlarını getirecek.

hakanozturk1871@gmail.com