Canan Karatay ve onun gibi birçok insana “banka hesabınızı terör örgütleri kullanmış, bize şu kadar parayı getirin” deniliyor. Bunun üzerine insanlar hemen paraları bir poşete doldurup parka koşuyor. Elleriyle uçuk rakamları telefon edenlere teslim ediyorlar.

Olacak iş değil. Her şey çok saçma ama oluyor.

Hesabı terör örgütü kullanmışsa bu nasıl hesap sahibinin suçu olabilir? Bu suçu hesap sahibi hemen nasıl kabullenir? Terör örgütü senin hesabını niye kullansın ki?

Akıl mantık aramayın. Bu laflara herkes inanıyor.

*

Bu olay döngüsünü neden anlatıyorum? Çünkü benim için çok örnekleyici. Memleketin geldiği vahim durumu, bu dolandırılma şekli her haliyle anlatıyor.

Bir kere bizim halkımız artık her türlü dolandırılmaya ve aldatılmaya tamamen hazır ve açık bir hale gelmiş durumda. Kuş gibi bekliyor. Birkaç şartı yerine getirmek gerekiyor sadece.

Öncelikli olarak konuyu polis yani hakim otorite söylemeli. Konunun içinde terör örgütü, vatan, “sana dokunmayacak” sözleri geçiyorsa iş bitmiş demektir.

Bu ülkede her şeyin bir terör örgütü olduğuna inandırılabilir.

İnşaatta çalışan işçiler. Harçların kaldırılmasını isteyen öğrenci. Evinin önüne çıkan yaşlılar. Haber yapan gazeteci. Görüntü çeken kameraman. Ekmek almaya giden çocuk. Evinde uyuyan genç kadın. Bıyıklı adam şeklindeki tuzluk. Eleştiri metni yazan akademisyen. Kürtçe şarkı yazacağım diyen müzisyen. Belgesel çeken sinemacı. Kürsüde konuşan milletvekili. Düşüncesini açıklayan baro başkanı. “Çocuklar ölmesin” diyen öğretmen…

Sonsuz sayıda insan profili ve nesne. Her şey ama her şey terörist ya da terör olabilir. Dünyada AKP’ye benzemeyen her varlık terör kapsamına girer.

*

Başbakan çıkıp Ankara’daki bombalamayı “kokteyl terör örgütleri” yapmış olabilir diyor kimse yadırgamıyor. Yani birbirleriyle ölümcül bir çarpışma yaşayan örgütler bir araya geliyor ve ortak eylem yapıyor. Buna inanabilen bir toplum, hesabının bir terör örgütü tarafından kullanıldığına neden inanmasın? İnanıyor. Polisler ya da hakim otorite tarafından söylenen her şeye inanıyor insanlar. Dolandırıcılar da o nedenle telefon ettiklerinde “biz polisiz” diyorlar.

Bunu söylediklerinde akan sular duruyor.

Dolandırıcılar için tek sorun kendisinin polis olduğuna inandırmak oluyor. Eğer bu halledildiyse iş bitmiş demektir. Polis olarak mevcut toplumu her şeye inandırabilirler. Herkese her şeyi yaptırabilirler.

Dolandırıcılar toplumun kendilerini asla sorgulamayacağını biliyor. Böyle bir toplum yaratılmış durumda. AKP’nin tepeden tırnağa bütün cihazları böyle bir toplumu yaratmak için çalışıyor. Dolandırıcıların aslında kendilerine uygun koşullar aramak gibi bir dertleri yok. Koşullar hazır.

*

Sorgulamak iyi bir özelik mi peki?

İşte ben de onu diyorum. Kimse bunu iyi bir özellik olarak kabul etmiyor ki. Nasıl düşünülüyor? Şöyle düşünülüyor. Sorgulayıcı olsak ne olur, olmasak ne olur? De ki yanlış yapıldı. Bir felsefi konuda yanlış yapıldı diye ülke mi batacak? Binalar mı yıkılacak? Ecdadımız kendini ve olup biteni mi sorguluyordu?

İşte safkan sağcı olmak budur. Bir ülke bu nedenle ilerlemez.

Şöyle söyleyeyim, kimse olan biteni sorgulamıyorsa profesörlerinizi konuşması kaba dolandırıcılar bir dakika içerisinde dolandırır.

Utanç budur.

Nasıl olur da bir profesör anlatılan o saçmalıklara inanır? Nasıl olur da bu meselenin üstünün, vereceği bir parayla kapatılacağını kabul eder? Eğer ortada bir suç varsa, nasıl olur bu suçun üstü parayla kapatılır?  Polis bunu nasıl teklif eder? Profesör bunu nasıl kabul eder? Nasıl hiç direnemez?

*

Oraya geleceğim. Halihazırdaki hükümetin politikalarını eleştiren akademisyenlere, profesörlere, doçentlere “hain” deyip, bütün gücünüzle saldırırsanız böyle olur işte. Onları mesleklerini yapamaz hale getirmeye çalışırsanız sonuç budur.

Direnen, onurlu akademisyenlere şu yaptıklarınızı yaparsanız, hiçbir şeye direnemeyen ve çocuk gibi dolandırılan profesörler kalır elinize.

Sıkıyorsa o dolandırıcılar bir de bizim akademisyenleri arasınlar da, “efendim hesabınıza terör şeyi girmiş” filan desinler. Bizim akademisyenler onları eşekten düşmüş karpuza çevirir.  Dolandırıcılar bizimkilerin ellerinde kalır.

Buluştukları parkın ortasında onlara kahkahalarla gülüp rezil ederler.

Hepsine tek tek kefilim.

hakanozturk1871@gmail.com