Ey başbakan,
Ali İsmail Korkmaz kardeşimizin hayatını kaybetme şeklini izlemiş olman lazım. Ama bir kere daha izle. Tekrar tekrar izle. Üst üste izle.
Orada gördüğün “Kuzuların Sessizliği” filmindeki Hannibal gibi adamlara iyi bak.
Gezi Parkı direnişinde, bütün İstanbul halkına zulmeden polise, destan yazdı dedin.
Bu eli sopalı ızbandutlar da, gururlandırıyor mu seni?
Bir 19 yaşındaki Ali İsmail’in yüzüne bak, bir de o karanlık geceye.
Bu vebali de mi alıyorsun?
Ali İsmail’in kaç gündür bir türlü tespit edilmeyen, yargı önüne çıkarılamayan faillerinden sadece bir tanesinin gözaltına alınması ve aynı gün içerisinde salıverilmesi haberiyle anladık ki, bırak vebali almayı, bu kararları sen veriyorsun.
İki polisin arasındaki zanlının, o iki polisle bütünleşik halini, yüz ifadesini görünce anladık.
Her seferinde senin halkı kandırılabilir görmen, sen ne söylersen yutar sanman nasılsa, aynen öyle davranan bir mahkeme, bir hakim olabildiğini bir kez daha görünce anladık.
O görüntülerde hepsinin aynı standartta olan sopalarını ve aralarından gelip geçen apaçık resmi kıyafetli polisleri görünce anladık.
Bir değil, iki değil, Gezi direnişi süreci boyunca halka karşı suç işlemiş olan polisi, sivili, palalıyı, sopalıyı, bütün faşistleri hiçbir biçimde yargılamamandan anladık.
Eskiden faili meçhuller olurdu, benim zamanımda olmuyor diyorsun ya sen, senin zamanın da “faili serbestler” ülkesi olmamızdan anladık.
Taksim Dayanışmasına hukuksuz uyguladığın gözaltı için süre üzerine süre alırken, bu insanlık suçlularını büyük bir aceleyle salıvermenden anladık.
Mısır’da, gerçek bir darbe söz konusu olduğu halde, Tahrir’e ve Adeviye’ye; her iki meydana da kucak açarak konuşuyorken, Türkiye’de darbe olmayan bir ortamda halkın yarısını yok saymandan ya da düşman varsaymandan anladık.
Ölenlere, yaralananlara, günleri-geceleri, geleceği çalınanlara, bayrak sattığı için tutukladığın kardeşimizin rızıksız kalan çocuklarına, bir gram acımamandan anladık.
Hepsini hepimiz anlıyoruz, aptal değiliz başbakan.
Ve bütün bunları çok iyi anlayan bir halk var; Antakya halkı.
Bu sefer Antakya halkı “anlamayı, değiştirmeye” doğru taşıyor. Çok yüksek düzeyde bir direnişle. Yerli üretimlerini, zulmü durdurmanın silahı kılarak. Meşhur zeytinyağlarını, evrensel bir direnişe katıyorlar.
Çok evladını kaybetti Antakya halkı. Gezi direnişinde ve öncesinde.
Senin Suriye politikalarının yaktığı kibritin yanan ucu onlar. Çok öfke birikiyor orada da. İstanbul halkının boğaz köprüsünü yürüyen öfkesine, sınırın bir ucundan kardeş geliyor.
İstanbul’da o günkü haliyle patlamalı değilse de, sanma ki bitti o öfke ve cesaret. Forumlarda başka türlü akıyor, Gezi Parkı’nda dolaşıyor, her hafta meydanlarda birikiyor, yeryüzünde bütün kardeşleriyle iftar yapıyor o su, devam ediyor. Antakya halkını aynı hararetle kucaklıyor.
Şüphesiz, Gezi direnişinde daha öğreneceğimiz çok şeyler olacak. Bugün bilemediğimizi devam ettikçe anlayacağız. Mutlaka yeni yollar açılacak.
Biz bunu da anlamış bulunuyoruz.
Peki, bütün bu olanlardan sen şimdiye kadar ne anladın Erdoğan?