Meclis’te Gezi Parkı direnişi konuşulurken tartışma yükseliyor. TBMM tarihinde daha önce görülmemiş enteresan bir tablo oluşuyor:


AKP vekilleri kürsüden söyleyeceklerini ancak kâğıttan okuyabiliyorlar. O kâğıtlarda kendilerinin bile inanmadığı yalanlar yazıyor çünkü. Nafile bir çabayla hala polisin savaş açtığı insanların can havliyle sığındıkları camide içki içtiklerine inandırmaya çalışıyorlar.


MHP vekilleri onların bu tavrını “mehterbaşı” olmakla eleştiriyor, böyle yapmalarını kınıyor.


CHP “iftiranın” Müslümanlık’ta nasıl bir günah olduğunu anlatıyor kürsüden.


Enteresan değil mi?


Şimdiye kadar yüksek oy oranları ve Kasımpaşalı Başbakan’ın yarattığı özgüvenle yıllarını “her şeyi ben bilirim” havasıyla geçiren AKP vekilleri şaşkın. Her şeye kadir gördükleri Erdoğan’ın, baskıcı politikalarına itiraz eden herkesi buluşturan direniş karşısında, hala ne yapacaklarını bilemiyorlar.


Toplumun bütün hak arayışlarında tek bildikleri yol olan kara propagandaya sarılıyorlar ama Başbakan bu konuda da o kadar sınır tanımıyor ve o kadar tutarsız ki kendi vekilleri ve seçmeni bile şaşırıyor.


Mesela bir gün direnişçileri “çobanın oy hakkına karşı” olmakla suçluyor, ertesi gün “ayaklar baş olur mu?” diyor.

 
Kendinden önceki bütün merkez sağcılara benziyor ama hepsini fersah fersah aşıyor. Erbakan, Menderes, Özal’dan daha çok “bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz” diyen Demirel’e benziyor. Onun gibi kötülükte kararlıyım diyor ama Demirel bile bir noktada dururdu, o durmuyor. Zihnindeki bütün kötülük denizini, haklarını arayan bir halkın üzerine boca ediyor.


Polisin elindeki bütün silahlarla halka savaş açmasıyla aynı tutum bu.


Nitekim “polisi kahraman” ilan ederken, o polisin elinde hayatını kaybeden gençleri bir kez bile anmayıp, mala mülke “canın canım” dediği seramiklere acırken, ölenlerin ailelerine bir başsağlığını bile çok görür, cenazeleri engeller, katilleri, tecavüzcüleri serbest bırakır, hakkını arayanı tutuklarken bütün bunlar için bulunan tek açıklama “camiye ayakkabıyla girdiler, içki içtiler”.


Ölen arkadaşlarımızın hepsi de emekçi olduğu için mi yoksa bir başsağlığı bile göndermemek? Ölenler zengin olsa cenaze namazına koşarlardı eminim.


Ne diyecek bu halk bunun karşısında? “Ha o zaman olur” mu diyecek?


AKP’ye oy vermeyen bütün herkes bu direnişte aynı zamanda “Bizi aptal mı sanıyorsun?” dedi. Böyle giderse AKP’ye oy verenlerin aklı mantığı çalışanları da aynı şeyi söyleyecek. Başbakan kendi seçmenini ne kadar kolay kandırılır görüyor, ne kadar yazık.


*


Bütün bunları konuşan değerlendiren bir halk, forumlarda buluşuyor, direnişin sürekliliği ve birikim sağlayarak sonuçlar yaratması için çok önemli bir olanak park forumları.


Olumlu anlamda TBMM’ye hiç benzemiyor; kavga olmuyor forumlarda, kanaat özgürlüğü var.


Ama olumsuz anlamda da benzemiyor meclise; siyaset konuşuluyor ama “ya sonra” sorusu sorulduğu halde cevaplar üzerinde az konuşuluyor ve karar alınamıyor. Oysa AKP öyle ya da böyle siyaset yapıyor, karar alıyor, uyguluyor. Forumlarda ise anlık eylem kararları alıp yapmakta çok yetenekliyiz. Bu çok kıymetli ama hemen yollar yürüdüğümüz parçalı eylemlerimizde de görüyoruz ki, bizlere evlerinden, yollardan alkışlarla, kornalarla desteğini hala büyük bir coşkuyla sunan bir halk var.


Forumlara gelmiyor ama bizden bir şey bekliyor.


Biz ona doğru her yaklaştığımızda, karşılıklı umut oluyoruz.


Bizim umudumuz evindeki ablalar, teyzeler, kocaman kamyonlarıyla, iş makineleriyle korna çalan ağabeyler, amcalar, emekçi kardeşler. Onların umudu biziz.


Bu yüzden forumların kalıcılaşması en hayati meselemiz. Bunun için kararlar da alabilen bir düzeye ilerlemeliyiz. Karar alan, uygulayan, partisi, siyaseti ne olursa olsun birlikte bir siyasi tutum örgütleyen bir düzeye ilerler isek, halkımızla sürekli buluşabiliriz. Bu büyük kitleselliğin formu ne olursa olsun varlığını hissettirmesi, AKP’yi geriletecek yegâne şeydir.

AKP sürekli gücünü gösteren siyaset yapıyor, son olarak Taksim Dayanışma’nın sözcüsü Tayfun Kahraman kardeşimize sürgün reva görmüşler. Hak arayanın değil, insanlık suçu işleyenlerin cezalandırılmasını sağlayacak olan da, bizim de gücümüzü siyaseten hissettirmelerin yollarını bulmamızdır. Forumlarda bu yolları bulma umudumuz var.


Ve Berkin Elvan kardeşimizin minik bedeni iyileşiyor ya. İşte onun güzel yüzüne benziyor bu umut.