Suriye’de yaşanan altüst oluştan sonra, orada yaşayan Kürtler de haklarını talep ediyor.
Kendi bölgelerinin de bir statüsü olmasını istiyorlar.
Ama bizim başbakan ve dışişleri bakanı buna şiddetle karşı çıkıyor.
Eğer öyle bir şey olursa bizimkiler müdahale ederlermiş.
Buna karşılık, şimdiye kadar özgürlüğün “ö” harfi adına en ufak bir belirti göstermemiş olan, palavradan “Özgür Suriye Ordusu” elemanları dilini çıkartıp-gözlerini şaşı yapsa bizimkilerin alkıştan elleri patlıyor.
Yemin ederim, bizim yağcılıkta sınır tanımayan gazeteciler yanlarında “Özzzgürrr Suriye bilmemnesi” dedikçe gülmemek için kendilerini zor tutuyorlar.
Onlar bir yeri yaksa özgürlük.
Onlar insanları öldürse özgürlük.
Onlar daha şimdiden insanlık dışı cezaları halka uygulamaya başlasa yine özgürlük.
Fakat o bölgedeki Kürt halkı sakin sakin hakkını istediği zaman, vay sen misin?
Bizimkiler bu işe çok kızıyor. Sanki BDP Kazlıçeşme’de miting yapacağız demiş, bunlar da izin vermeyiz-gaz bombası atarız diyor.
Yahu kardeşim bari kendi ülkendeki Kürtlere kendi dilinde eğitim yapma hakkı vermedin. Hepsini tutuklattın. Partilerini kapattın. Yapmadığın zulüm kalmadı.
Bırak bari Suriye’ye karışma!
Kimse gözünü açamadı. Lo diyenin dilini kestin. Ne kadar milletvekili, belediye başkanı varsa hapse attın. İnsanları böylelikle çıldırttığın için şimdi hepsi Şemdinli dağlarında.
Sen neye dayanarak Suriye toprakları öyle olmaz böyle olabilir diyorsun?
Sen Osmanlı padişahı mısın Tayyip Erdoğan?
Suriye Osmanlı mülkü mü?
Adamın biri demiş ki, bak Nasrettin Hoca birine bir tepsi baklava gidiyor. Demiş ki, bana ne. Demiş ki, ama baklava galiba senin eve gidiyor. Demiş ki, o zaman sana ne.
Sana ne be kardeşim?
Biz daha kendi meselemizi çözememişiz, başka memleketteki Kürdün meselesini nasıl çözeceğiz?
Hangi hakka dayanarak çözeceğiz.
De ki biz Diyarbakır’daki Kürt kardeşimizle oturduk kendi meselemizi çözdük. Diyarbakır ve çevresi özerk bir yapıya kavuştu, Kürtler şöyle şöyle eğitim yapabilir oldular kendi dillerinde.
Şimdi Suriye ya da İran ya da Bulgaristan bize itiraz mı edecek yani?
Suriye diyecek ki olmaz.
İran diyecek ki cıs.
Bulgaristan diyecek ki, vallahi hiç beğenmedim. Bak müdahale ederim.
Böyle bir uluslararası hukuk var mı?
Bu devletlerin hepsi muz cumhuriyeti mi? Bu uluslararası hukukların hepsi muz hukuku mu?
Türkiye devleti nasıl kendisine karılmasını kabul edemeyecek ise başka ülkelere de mevcut dışişleri bakanının aklıyla müdahale edemez.
Böyle yurtta sulh cihanda sulh olmaz.
Cihandaki diğer devletlere maydanoz olmakla, cihanda sulh olmaz.
Şimdi Tayyip Erdoğan kardeşimizin iç sesini söylüyorum:
- E ama ben imparatorluk olmaya karar verdim.
Şimdi ben konuşuyorum:
- Bak Tayyip bu ülkenin imparatorluk olmasına sen karar veremezsin. Bu ülke çevresindekilerin imparatoru değil kardeşi olmaya karar verdi ve o defteri kapattı. O nedenle sulh yani barış prensibini esas aldı. Bu ülkenin evlatları senin imparatorluk hezeyanların için kendini feda edemez. Cumhuriyet ayrıdır, imparatorluk ayrı ve burası bir cumhuriyettir.
Bu Tayyip Erdoğan gibiler yüzünden Malatya-Sürgü’deki Alevinin evinin önünde sulh yok.
İstanbul-Ayazağa’daki şantiyede sulh yok, Muğla-Dalyan’daki Kürdün lokantasında sulh yok.
Çocuğunun cenazesini alan ailelerin evinde sulh yok.
Şemdinli dağlarında sulh yok.
Halkımız evinde, lokantasında, dağlarında, yurdunda ve cihanda sulh istiyor.
hakanozturk1871@gmail.com