31 Mayıs gecesi halk ayaklanıp, sokaklar özgürlüğüne yürüyen bir deve dönüştüğünde,

İşte o an, tarihin yaşadığımız o anı, koptu ve geleceğe doğru yerinden fırladı.

Sonra yerinden fırlayan o ışık huzmesi, geldi, geldi, geldi, olayın tam merkezinde bir anıt gibi durdu. Duran adam oldu.

Kolektif ve anonim cesaretimiz, duranadamla bir ışıklı suya dönüştü. Akıyoruz şimdi gürül gürül.

*

Aradan geçen günlerde ise, her şey hem çok hızlı ve çok yavaştı. Ağacını korumak istediğimiz gezi parkına girdiğimiz 1 Haziran’da,  “beyaz ilaç”lı, gazlı, sirkeli, yaralı yüzlerimizin, birbirine kavuştuğu ilk anlarda, gaz, barut, ateş kokuları içinde, bir ağaçlara, bir birbirimizin yaralarına baktığımız ama çocuklar kadar şen olduğumuzda, bütün arkadaşlarımız geliyordu artık. Sayılamaz kadar çok oluyorduk. Deniz gibiydik.

Herkes geldi.

Ama Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük gelmedi.

Duran adamla gerçekten “bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” olduk, gelemeyen arkadaşlarımızı bekliyoruz. Gözleri göremeyen arkadaşlarımızı bekliyoruz, meydanları onlara anlatmak için. Hiçbirini, hiçbir zaman unutmuyoruz.

*

Volkan olduk, akarsu olduk, orman olduk, deniz olduk. Ağaçlar ile kavuştuk.

Şimdi ağaçlarımıza temiz hava lazım, gökyüzü lazım yani gelecek lazım.

Gezi direnişi elbette ki “birkaç ağaç meselesidir” aynı zamanda. O ağaçları kestirmemek için elimizden ne geliyorsa yapmamız, yani önümüzde bizi bekleyen süreçlere hazırlanmamız lazım.

AKP, olumsuz anlamda hiç de “eski”yi temsil etmiyor. Eski zulüm metotlarına her zaman yeni siyaset ekliyor. Son numarası dönemin gençlerinin de meraklı olduğu komplo teorilerine tutunmak biliyorsunuz. Türkiye ve Brezilya’nın kurban seçildiği bu mükemmel komplo planında nasıl oluyorsa Türkiye’de yine sosyalistler tutuklanıyor. Brezilya’da ise zamlar geri alınıyor. Komplocular bu bölümü iyi çalışamamış galiba.

Arkadaşlarımız ölüyor, gözünü kaybediyor, tutuklanıyor ve hala utanmadan kendilerine yönelik komplo anlatıyorlar ya, pes doğrusu. Dünya nasıl dönüyor anlamak isterlerse Marks’ın “Kapital”ini ve Lenin’in “Emperyalizm”ini okusunlar.  

Bir de bu komplocuların en birinci ajanlarının Beyoğlu Belediyesi’nde çalışan zabıtalardan oluşması ilginç.  Mesele “üç beş zabıta” mıymış? Yoksa halkın üzerine gaz boşaltan, evlatlarını öldüren bakan, vali, polis de bu komplonun kurbanlarımıymış ki?

Neyse sonuçta komplo fikri ne kadar inandırıcılıktan yoksun olsa da, bizim de en az AKP kadar ve hatta kazanmak için ondan daha fazla ve daha hızlı politik olmamız gerektiği gerçeğini değiştirmiyor.

Yalnızca kanaat özgürlüğü ile olmaz, siyasi fikrimizin ne olabileceği üzerine forumlarda konuşmalı, duran adamla hareketin sürekliliğini sağlamalıyız.

Halk ağır hareket eden bir bilge gibidir, her zaman ayaklanmaz. Burada yaptı; ağaç için, gadre uğrayan gençler için, içinde biriken bütün söylemek istedikleri için ayağa kalktı. Bize imkân ve umut hediye etti.

Ve bize evlatlarını verdi halkımız. Biz de Ethem kardeşimizin annesinin acılı ve olgun sesi gibi olmalıyız. Acımız içimizde fikirlerimizi olgunlaştırmalıyız ki, halkımızın “başı öne eğilmesin”.

Bunu da önce her şeyi bir torbaya koyup eşitlemeden, kendimize bir hat çizerek, AKP’nin karşısına ondan daha siyasi ve daha örgütlü çıkarak yapabiliriz ancak.  AKP biz birey olalım ama kendisi hep en büyük örgüt olmaya devam etsin istiyor. Tam da bunu kırmalıyız.  Ve bu sefer büyük bir imkânımız var; ağacı korumakta birleşen en geniş ittifakımızı korur isek, buraya AKP’nin %50 sinden dahi kazanacağımız bir toplum var. Bu büyük toplumsallığı yarattığımızda önümüzde ne plesibit durabilir, ne yerel seçimler.

Biz elbette kazandık; gezi parkımız son yıllarda görmediği ilgiyi görüyor şu anda devletten( bu arada “uluslararası komplonun” bu bölümü fena değilmiş). Belediye Başkanı “ halka sormadan bir durağın bile yerini değiştirmeyeceğiz” diyor. Tiran başbakan korkuyor artık kaybetmekten ve daha birçok sayılamayacak kadar zaferimiz var.

 Ama Gezi parkının varlığı ne olacak sorusu ortada duruyor ve biz de buradan başlayıp, gerçekçi biçimde bizi bekleyen plesibit sürecine hazırlığı konuşmak ve çok çalışmak zorundayız.

Yolumuz açık olsun.