Ne yaman bir çelişki ki, “aile” ye ve “doğum”a kafayı takmışların yönettiği toplumda aile manzaraları şöyle;
Savaş, işçi ölümleri, kadın cinayetleri, işkenceler, gözaltında kayıplar, durmayan ölümler ile boşalmış evler.
Annesiz, babasız çocuklar ve evlatsız anne, babalar.

Konya’da öldürülen Dilber Keskin için adalet arayan, sarı sıcakta oruçlu yollara düşen bir baba; insanlık onuru ile kuşanmış Fikret Amca da aile,
Ana rahminde 15 günlük iken, babası Uludere’de öldürülen Encü bebeğin doğduğu da yer de.
Aileler için durum şu; yapılması gerekeni yapıp adalet aramak ve ışıl ışıl insan kalmak. Adil olanın, yapılması gerekenin yapılmadığı her durumun sonucu ise insanlıktan çıkmak oluyor; işte nişanlısından ayrılmak isteyen genç kıza, ayrılmaması için el birliği ile tecavüz planlayanlar ve Melek Karaaslan’ı tuvalete kapatıp yaralarını kurtlandıranlar da aile.
Bunların hepsi toplumumuzdan aile manzaraları.
Bir tarafta insanlık onuru dimdik ayakta, öte tarafta başları yerden kalkamayacak olan insanlık suçluları.
Kurtlanan, gerçek bir melek olan Melek kardeşimiz de değil.
Kurtlanan insanlığı bu hale getiren bu sağcı, muhafazakâr fikirlerdir.
Sizin toplum düşmanı siyasetinizin sonuçları bütün bunlar; siz aile dedikçe olanlar bunlar.

Bizim Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ise, çok yönlü mücadelesine yeni bir metot daha ekliyor. Tüm Türkiye toplumunun bildiği üzere platform, cinayetleri durdurmak için aileler ile beraber yasa yapımından davalarda müdahil olmaya, meclis görüşmelerinden süreklileşmiş sokak eylemlerine uzanan örnek bir mücadele sürdürüyor.
Bir kadın cinayetinin sorumlu taraflarının bütünüyle uğraşıyor platform.
Bir kadının öldürülmesine neden olan kördüğüm olmuş ipleri tek tek çözüyor.
Kadınların canını alan, kadınları kesen bütün bu ipleri kesmeye yeminli.
Kadın katillerinden, korumayan devlet görevlilerine, kadına yönelik şiddeti kışkırtan krizden gözünü açamayan iktisadi düzenden, hukuka ve siyasetçilerin söylemlerine, yekpare bir yapıya karşı ilmek ilmek savaş verirken çok güçlü platform.

Gücünü haklılığından alıyor.

Şimdi mücadelesine yeni bir ilmek daha ekledi. Her gün yeni bir zalimane yönüyle karşımıza çıkan cinayetlerden sonra genellikle aileler platforma başvururlar.
Ama eğer bir başvuru yok ise,
Ve eğer biz bütün bir toplum o zalimane cinayeti gördük, duyduk isek,
Ve eğer hiç ses gelmiyor ise,
Platform “Asla Yalnız Yürümeyeceksin” sözüne sadık kalarak, öldürülen kız kardeşimizi sahipsiz bırakmıyor, onun bir zamanlar yaşadığı yere gidiyor, görüşme ve incelemeler yapıyor artık.
O gidilen yerde, sarı şeritler var hala sökülmemiş.
Bir bu “sarı şeritler” bir de “sokak ortasında” sözcüğü, kadın cinayetlerinin sembolü sanki.
Ne zaman bir yerde rastlasak öfkemiz kabarıyor.
O gidilen yerde bütün bir toplum olarak kaybettiğimiz o kız kardeşimizin, bir zamanlar hayatta olduğunu gösteren eşyalar var.
Çocuklarının kapı önünde kalmış bebek arabaları var.
Boşaltılmış evlerde, boş çerçeveler var. Bir tanesinde; üç ayrı kalpten oluşmuş pembe bir fotoğraf çerçevesinde, birinci kalpte “güzel annem”, ikinci kalpte “yakışıklı babam”, üçüncü kalpte “ve ben” yazıyor bir çocuğun dilinden.
Şimdi üç gözü de boş çerçevenin. İşte bu da aile.
İşte bu da Aile Bakanı. Fatma Şahin, Türkiye’yi bu halde bırakıp memleketi Antep’in zenginleriyle kız istemeye gidiyor. Başını bağlamaktan pek memnun olduğu çiftten çok çocuk yapmalarını istiyor; “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak bugün resmi olarak da görevimi yapmış oluyorum. Sayın Başbakanım bana hesap soruyor, 'Aile Bakanım ne olacak bu hal?' diye. Şimdi bu sayılar çoğaldıkça biz de çok güçlü bir toplumun temelini atıyoruz” diyen bakana,
Ve onun başbakanına bakıyor, o boş evdeki o boş çerçeve. Dimdik bakıyor.
Fetüs hakkından söz etmeye cüret edenlerin yüzüne dimdik bakıyor, o boş bebek arabaları.
Cinayetleri “kör bir balıkçı” değil platform görüyor bu sefer.
O cinayet mahallindekiler de bizi görüyor haberiniz olsun.
O boş çerçeve, sadece bakana, başbakana, cinayetin sorumlularına değil, bütün bir Türkiye toplumuna bakıyor.
Öldürülen her kadın ile bütün bir toplum olarak bir kardeşimizi kaybediyoruz çünkü. Bu gerçeği anlayan, tiranların saldığı korkuya yenilmeyen, bu toplumun ölmemiş yaşayan kadın ve erkekleri var, onlara bakıyor çerçeve.
Kadın cinayetlerini durdurma mücadelesine davet ediyor.