Belinay, Baran, Atalay ve daha birçok çocuk. 

 
Annelerini kadın cinayeti ile, babalarını bir kötülük kuyusunda kaybetmiş birçok minik kardeşimiz var. Çoğu kez ölüme kadar uzanan şiddet basamaklarının çoğuna tanıklık etmiş olan gözleri, kulakları ve sıkışan küçük yürekleri çarpıyor. Yaşıyorlar onlar. 
 
Yaşamları baştan sona değişmiş olarak yaşıyorlar; hem annesiz hem babasız yaşıyorlar.  
 
Yaz geliyor yürekleri sıkışıyor; dışarı her çıktıklarında bakıyorlar ki her çocuğun yanında annesi var, hemen eve dönmek istiyorlar. Belki annem eve gelmiştir diye düşünüyor çocuk kalpleri.
 
Okula gidiyor yürekleri sıkışıyor; ders kitapları anne, baba, çocuk resimleri gösteriyor. Kitabın o sayfasına öylece bakıp kalıyorlar. O sayfa hep açık kalıyor. 
 
Belinay diyor ki; “ kötüler hep bir yana gitsin, iyiler hep bir yana”.
 
İşte Fatma Şahin, çok sayıda çocuk “kötülüğü ve iyiliği” böyle öğreniyor hala Türkiye’de.  
 
Öldürülen kadın kardeşlerimizin geride annesiz kalan çocuklarından bahsediyorum çünkü; görüyoruz ki çocukla, anneyle, bebekle ilgili iyi şeyler de olabiliyor.  Peki, kadın cinayetleri için neden aynı dikkat ve sorumluluk gösterilmiyor?
 
Geçtiğimiz günlerde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin , “Yerel Yönetimlerde Kadın Zirvesi” adlı programda, anne ve bebek ölüm hızı oranlarını en hızlı düşüren 10 ülke arasına girdiğimizi müjdeledi. Bu gerçekten de müjdeli bir haber, Türkiye’nin durumu bir 10 yıl önce başlıca sağlık göstergelerinden olan anne ve bebek ölümlerinde içler açısıydı.
 
Şimdi düzelme olması ne kadar iyi bir durum. 
 
Bunun nasıl gerçekleştiğini tek tek sayıyor Bakan;  “Şartlı nakit transferlerinde özellikle annenin ve bebeğin sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmesi, anne karnında bebeğin ihtiyacı olan bütün tedavilerin bütün minerallerin, vitaminlerin ücretsiz olarak anneye verilmesi, hastanede doğum yapmaya teşvik etmek, hastanede doğum yapan anneye mali destek vermek, 15 gün onu hastanede misafir etmek gibi birçok projeyi hayata geçirerek” diyor.  “Her doğan bebek sigortalı doğuyor. Annesinin babasının sosyal güvencesi ne olursa olsun, 18 yaşına kadar bütün sağlık imkânlarından ücretsiz olarak faydalanabiliyor” diyor. Diyor da diyor. Bu söylediklerinin tümünün harfiyen doğru olup olmadığı tartışması bir yana, burada görüyoruz ki bir meseleye konsantre olup, yapılması gerekenler tek tek yerine getirildiğinde durum değişebiliyormuş. 
 
Görüyoruz ki çok yönlü bir çaba gösterilmiş, kararlı davranılmış.
 
Bakanlığa kadın cinayetleriyle ilgili görevleri hatırlatıldığında, her seferinde Fatma Şahin; kadına yönelik şiddetin çok yönlü bir sorun olduğu açıklaması yapıyor. İşte görüyoruz ki, anne ve bebek ölümleri de meselesi de tek boyutlu değildi. 
 
Demek ki neymiş? Çok yönlü sorunlar da alınması gereken temel önlemlerin uygulamasıyla çok değişebilirmiş. O zaman aynı sorumluluk, bu sağlığı korunan bebeklerin gelecekte annesiz kalmamaları için de gösterilmelidir.
 
Ve şöyle konuşmalıdır bakan; 
 
“Kadın kardeşlerimize gerçek bir korunma sağlanması için 6284 sayılı Kanu’nu harfiyen uyguladık.” 
 
“Kadınları koruma görevini yerine getirmeleri için kamu görevlilerine eğitim verdik, uyardık, ihmal edenlere caydırıcı cezalar verdik.”
 
“Öldürülen kadın kardeşlerimiz ve acılı aileleri için adaletin sağlanmasında görevimizi yaptık, ceza indirimlerine karşı durduk, gerekli hukuki düzenlemeler için çalıştık” ve en nihayetinde  “kadına yönelik şiddeti düşüren ilk on ülke arasına girdik” diyebilmeyi neden istemiyorsunuz?
 
Kadın cinayetlerinin insanlık suçu olduğunu kabul edin. 
 
Basına haber yapmayın demek yerine, her seferinde sadece bu cümleyi söyleyin. Sadece bunu yapsanız bile durum değişecektir, bunu bilin.