AKP Hatay milletvekilinin oğlunun tartıştığı polisleri teşhis etme görüntüleri epey bir tartışma yarattı.  

Son on sene içinde bin tona yakın biber gazını toplumun üzerine boşaltırken,

Senelerdir gözaltında devrimcileri işkence ile öldürüp kayıplara karıştırır, devrimci kadınlara tecavüz ederken,

Sokak ortasında, evde, okulda yargısız infazlarda,

Karakolda kadın dövüp bir de üstüne aynı kadının ceza almasını sağlarken,

Hemen hemen hiç yargılanmaz ve olur da yargılanırsa tatil köyüne benzeyen cezaevlerinde yaşarken,

“Kahrolsun insan hakları” diye yürüyüşler yaparken “şahin” kesilen bu “büyük Türk polisinin” şimdi bir duvarın önünde kuzu gibi sıraya durmasına içerleyenler oldu.

Polisin yaptığı başka hiçbir şeyi haksız bulmayıp da, bu görüntüleri haksız bulanlara bir sözüm yok.

Bu görüntüleri polisin karşısındakinin Hatay AKP milletvekili oğlu ve Hatay AKP Gençlik Kolları başkanı olması nedeniyle haksız bulanlara da bir önerim var:

Önce Emniyet bu uygulamanın standart teşhis prosedürü olduğunu açıkladı ya,  

İçişleri Bakanı Şahin ise, yani ağzını açtığı her konuda ortaçağ karanlığından konuşan bakan, bu konuda adeta bir evliyaya dönüşüp;  “Olur geniş açıdan bakın. Çözeriz, çözülür. Başka sıkıntı olmasın" dedi ya, işte bunlar çok iyi.

Akabinde bu teşhisten sorumlu İlçe Emniyet Müdürünün terfi ettiği, Hatay İl Emniyet Müdür Yardımcılığı görevine atandığı ve hangi şubelerden sorumlu olacağının ise henüz belli olmadığı haberi de gelmişti. Bu da iyiydi ancak son haber bu atamanın durdurulduğu. Daha doğrusu, Arınç’ın aynen ondan beklendiği gibi “nabza göre şerbet” açıklamalarından sonra Erdoğan’ın kararı bekleniyor olmalı.

Şimdi benim önerim, bu prosedürleri yerine getirmekte çok dikkatli olan polisin atamasının durdurulmaması ve bir an önce “Terörle Mücadele Şubesi”nde görevlendirilmesidir.

Mademki teşhis prosedürü böyle, aynısının diğer bütün başvurularda ve diğer illere de örnek olarak uygulanmasıdır.

Senelerdir “terörle mücadele” adı altında devrimcileri işkencede öldürenlerin teşhis edilmesinden başlamak üzere, bütün insanlık suçlusu polislerin de bu şekilde numaralanarak tespit edilmesini ve yargılanmalarını sağlasınlar bakalım.

Metin Lokumcu’nun katili polislerin teşhis edilmesini,

Metin Lokumcu’nun öldürülmesini protesto ederken ağır polis şiddetine maruz kalan ve şikâyet başvurusuna 1 yıldır savcıdan yanıt bekleyen Dilşat Aktaş’ın kalça kemiğini kıran polislerin teşhis edilmesini sağlasınlar.

 

Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın verilerine göre son on yılda on bine yakın işkence bildirimi var. Emniyet müdürlükleri, polis karakolu, jandarma karakolu/komutanlığı, okullar, açık alan, araç içi ve cezaevleri başta olmak üzere, bulabildiği her yerde işkenceciler iş başında. Ki bu veriler sadece kamuoyuna yansımış olanlardan derlenmiş durumda, yani Türkiye’de işkence çok daha yaygın ve sistematik.

 

On bin işkenceyi yapanlar da teşhis edilsin, 12 Eylül dönemindeki işkenceciler de.

 

Süleyman Yeter’in teşhis edilen katilleri de numaralansın böyle, Cemil Kırbayır’ı 32 yıl önce gözaltında kaybedenler de.

 

Devimciler için teşhis hiç zor değil. Kendi adını unutur ama işkencecileri unutmaz devrimciler.

Sedat Selim Ay unutulacak mı sandınız? Ne o, ne diğerleri ve ne de onlarla işbirliği yapanlar hangi makamda, ne yapıyorlar biliyoruz. Hepsine sıra gelecek.

Şimdi Hatay’daki o görüntüler çok iyi oldu. Artık size terfi ettirdiğiniz işkenceci polisi görevden almak ve aynen Hatay’daki gibi numaralamak düşer.

Neymiş efendim, bu zatın atamasının yapılması hukuksalmış. Birincisi her hukuka uygun olan şey, etiğe uygun olduğu anlamına gelmez. İkincisi, işkencecinin atamasının hukuksal olduğu da bir yalan. Bu işkence timiyle ilgili açık AİHM kararları varken hala nasıl hukuksal diyorsunuz?

Herhalde hükümet için Avrupa Birliği süreci akamete uğradı ve Avrupa krizde diye AİHM de yok hükmünde sayılıyor. Bir hükümetin, bu derece şuur kaybına uğramasına, başbakanın çokbilmiş danışmanları ne diyorlar hakikaten bütün Türkiye toplumu merakla bekliyoruz.