Başbakan “İstanbul’un 1453’teki fethinin 600. yıldönümünü 2053’ü de AK Parti’nin hedefleri altına aldık..." diyor.

Daha önce de 2071 hedefini ilan etmişti.

Anlaşılan AKP, İstanbul’u kaba kuvvet ile yeniden fethetmeye karar vermiş.

Fatih Sultan Mehmet kadar bile kafayı çalıştıramıyor, İstanbul’u gazla ele geçireceğini sanıyor.

Bugün gazetede “esrarengiz koku bütün şehri sardı” diye bir haber var: Kocaeli’de kaynağı bilinmeyen batıdan esen rüzgarla kent merkezine ulaşan rahatsız edici gaz kokuları duyulmuş, bir türlü kaynağı tespit edilememiş.

Sakın kaynağı İstanbul’a boca edilen kimyasallı gazlar olmasın?

AKP 50-60 yıl sonrasına hazırlanıyor ama kendi akıl gelişimi, dünyanın toz ve gaz bulutundan oluştuğu tarih kadar geride kalmış işte. Dünya tarihi en son o zaman bu kadar gaz ve toz görmüştür.

İnsanlık tarihinde ne zaman ki yerleşim ortaya çıkmış, o yerleşimin meydanı; merkezi, o toplum için buluşma noktası olmuştur.  

Modern öncesi dönem bile böyle. Kentleşme ve modernleşme ile beraber ise, bu neredeyse toplumun doğal kaidesi haline gelmiştir.

Tüm dünyada, her şehirde insanlar bir şey kutlamak ya da bir şey ifade etmek yani protesto yapmak istediklerinde de kentin meydanına akarlar.

Bu böyle gelmiş ve gezegen eğer bir ekolojik yıkım ile yok olmaz ise, böyle gidecektir. AKP bu gerçeği değiştiremez. İşi zor, boşuna uğraşıyor.

İşte herkese yasaklanan Taksim’e Galatasaraylılar çıktı.

İşte AKP’nin karşısına aynı gerçeğin duvarı çıktı.

Duvara çarpan İçişleri Bakanı bugün "Taksim'de spontane olarak oluyor ne yapalım" şeklinde konuştu.

Kendileri her şeyi tasarlayarak yapacaklar, bizden Taksim Meydanı’na spontane çıkmamızı yani aklı hiç kullanmamamızı bekleyecekler.

Akla zarar bir beklenti bu ama spontane olunca sorun çıkmıyor madem “hepimiz Galatasaraylıyız, hepimiz spontaneyiz” hadi bakalım.

*

Kimseye göz açtırılmayan meydanda, heykelin burçlarına tırmanıp, bayrak asan, kutlama yapan Galatasaray taraftarlarının bütün bunlar elbette hakkıdır.

Ve aynı zamanda bu hepimizin hakkıdır.

AKP’nin de uymak zorunda olduğu toplum kanunları var.

Birinci kanun şu; yasa önünde herkes eşittir.

Biliyor musunuz bu, tarihin bilinen en eski ve en sert kanunu olan Hammurabi Kanunu’nda bile bu böyle. Bizim hükümet, 2071’e hazırlanıyor ama kafası M.Ö.1700’lerinde gerisinde; yasayı Galatasaray’a ayrı, geri kalan herkese ayrı uyguluyor.

Bir de İstanbul Valisi böyle bir benzerlik kurulmasını “haksızlık” sayıyormuş.

Ne kadar mağduriyet meraklısıymışsınız, inanılmaz bir düzey bu.

Siz, bütün İstanbul halkının, Anayasanın 23. Maddesinde güvence altına alınan “Seyahat Özgürlüğü”nü ihlal ettiniz,

Emekçilerin, gençlerin, kadınların hakkı için mücadele edenlerin, Anayasanın 34. Maddesinde güvence altına alınan “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını” ihlal ettiniz.

Yasalarda “marjinal ve radikal olmak” gibi bir suç bulunmuyor iken Dilan kardeşimize ve Taksim’e çıkmak isteyenlere böyle dediniz. Genç insanların kafasını kırdınız, gözlerini kör ettiniz. Epeyce bir suç işlediniz ve “mağdur” sizsiniz öyle mi?

Bakın; Hammurabi kanunları “Birisini suçlayan ispata mecburdur” diyor. E, bizim neredeyse bu kanuna yakın sayacağımız darbe anayasamız bile 15. maddede “Suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” diyor.

Bir de üstüne üstlük, bu Anayasayı değiştirecek; demokratikleştirecektiniz ya hani.

Hiç değilse, mevcut olana uygun davranın da, daha fazla suça bulaşmayın “mağdur” Vali.