Bu hafta çok olumlu bir durum olarak, Yargıtay Başkanı Ali Alkan “Kadına yönelik her türlü şiddete sıfır toleransgöstermekteyiz” diye açıklama yaptı.
Fatma Şahin de topluma yeni bir açıklama daha yapmak zorunda kaldı. Kadına yönelik şiddete karşı hukuk devletinde yapılması gereken çok şeyi yaptıklarını, "dünyanın en güçlü paketini" hazırladıklarını anlattı.
Yargının bu yüksek mertebeleri ve bakanlık ve zaman zaman başbakan, bu açıklamaları yapmak zorunda kalıyor. Çünkü; bütün kadın cinayetlerini, başından sonuna kadar her yönüyle sahiplenen, her gelişmeyi ve her açıklamayı takip eden, kadın kardeşlerimiz öldürülmesin diye devleti sürekli göreve çağıran bir mücadele var. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, tek bir kadının saçının teline zarar gelmeyeceği bir dünya kurmakta çok kararlı.
*
Nesnel olarak ise kadın cinayetleri devam ediyor. Mahiyeti de değişebiliyor; İzmir’de Pınar kardeşimiz, dövülerek ve eziyet görerek can verdi.
Öte yandan davalar ağır ceza kararıyla sonuçlanıyor, haklar kazanıyoruz. Daha da önemlisi; artık yaralı olarak ölümden kurtulan kadın kardeşlerimiz de var. Cenazeye başsağlığı vermeye değil, hastaneye geçmiş olsun demeye gitmek, kardeşlerimizin nefes alıyor olması çok önemli. Ölüm ve yaşam arasındaki fark bu. Bir sonraki aşamada, kadın kardeşlerimizin yaralanmalarını da önleyebiliriz.
*
Ortadaki açık ölüm kalım meselesi, herhalde en çok bu memleketin yargısını ve ilgili bakanlıkları ilgilendirmeliydi; işte bu nedenle de açıklama yapmak zorunda kalıyorlar.
Ama açıklama yetmiyor. Fatma Şahin’in söz ettiği süper paketten kadınlar için ölüm çıkmaya devam ediyor.
Bu paket “Koruma Kanunu” dur ve uygulanması için platform her gün bir başka ilde çarpışıyor, koruma altındaki kardeşleriyle hak arıyor, davalara giriyor, açıklama yapıyor, eylem yapıyor, eğitim yapıyor. Platform bu kadar çok şey yaparken, bütün imkânları elinde bulunduran ve sorumluluğu olanların daha fazla şey yapması gerekmez mi?
Yargıtay Başkanı iyi konuşuyor ama devamında “Bu sorun yargının tek başına çözeceği bir sorun değildir” diyor.Toplumu göreve çağırıyor ama toplum zaten sokakta “caydırıcı ceza istiyorum” diyor.
Fatma Şahin “tek boyutlu olan bir konu değil” diyor.
Sorunun çözümünde zorlandıkları itiraf ediyorlar adeta.
Şahin haklı, sorun çok boyutlu. O zaman demek ki Platform’un yaptığı gibi çok çalışmak lazım. Ayrıca hem insanın ölümüne göz yumamayız diyor hem de neredeyse Koruma Kanunu’nun erkeklere zarar vermediğini anlatmaya çalışıyor.
Elbette Türkiye’de erkek egemenliği bütün bu gelişmelere de ayak diriyor, onunla bakan da uğraşmak zorunda kalıyor ama her ikisi de çok fazla savunmacı kalıyorlar. Oysa başka zamanlarda yaptıkları gibi, elleri titremedenyetkilerini kullanmalılar.
Biz onları göreve çağırdıkça, onlar da başkalarını göreve çağırıyorlar. Tamam, başkaları da görev yapsın iyi güzel de, esas kuvvet kendilerinin elinde.
Yargıtay indirimle gelen dosyaları geri çevirecek ve ceza kanununda caydırıcı düzenleme yapacak güçte değil mi?
Bakanlık, kadınları korumak için ŞÖNİM’ler açmadı mı? Bu merkezleri doğru düzgün çalıştırmak elinde değil mi?
*
Platform temsilcileri, her gün bir ilimizde hayatta kalmaya çalışan bir kardeşimizin koruma hakkı için çalışıp didinirken, bu merkezleri tam içinden görüyorlar. ŞÖNİM’ler kadınları korumak için çok yetersiz. Bunları yeterli hale getirmek kimin sorumluluğunda peki?
Toplum bu hizmetler, haklar için yeterince vergi veriyor. Hele ki kadınların, çalışmasalar mutfakta iş yapsalar bile, akan suya bile ödedikleri vergiler, onları ölümden de korumalıdır elbette.
Yani bu hafta açıklama yapan etkili ve yetkililer, önce kendi görevlerini tam olarak yapsalar, emin olun durum yarıya yarıya değişecektir.
Bunun anlamı, çok sayıda kadın kardeşimizin hayatının kurtulması demektir.
Ve Platformun onurlu mücadelesi, onları da görevini onurlu yapan hale getirecektir, bunun da kıymetini bilsinler.