Küçüklü büyüklü kortejler göreceğiz 1 Mayıs’ta. En önde sadece örgütlerinin adları olacak. Koca harflerle yazacaklar. Ama konu nedir onu göremeyeceğiz. Olay hangi ülkede geçiyor onu da göremeyeceğiz.

 

İsim olacak, sıfatlar havada uçuşacak ama fiilimizin ne olduğunu, ne olması gerektiğini okuyamayacağız pankartlardan.

 

Bu bize neyi anlatıyor?

 

Solun bir politik hattının olmadığını.

 

Solun bir toplumsal hareket olamayıp, bir kültürel kimlik olarak kalmayı kabullendiğini.

 

Kendisini herhangi bir “alt kimlik” olarak varsayma girdabına kapılmış olmayı.

 

Dönüp dolaşıp bir kimlik olmaktan çıkamamasını.

 

Bir süre sonra bundan zaten bir rahatsızlık duymamasını. Hatta bunu işin kolayına kaçmanın en kolay yolu olarak öğrenmeye başlamasını.

 

Kendisi bir kimlik olma derekesine düşmüş iken otantik kimlik hareketlerine yön gösterme imkanını tamamen yitirmiş olmasını. 

 

*

“Sol birleşmeli” diyen bütün breyler (i yok) kenarlarda ve yol ağızlarında birikip, yürüyen örgütleri izleyecek.

 

“Sol birleşmeli” diyecekler ama hiç kimseyle birleşip, birlikte yürümeyecekler. Kimsecikleri kendilerinin çok özel solculuk anlayışlarına uygun bulamayacaklar.

 

Sol grupların birleşmeyi engelleyecek hiçbir özel görüşü olduğuna asla ve kata inanmayacaklar ama şahsen kendilerinin çok özel bir solculuk anlayışları olduğunu sonuna kadar iddia edecekler.

 

Genellikle geçmişte 1 ila 2 yıl arasında bir “aktif” solculuk hayatları olacak bu eski solcu breylerin.

 

Bu normaldir.

 

İnsanlar bir yıl yaşarken köpekler yedi yıl yaşamış gibi olurmuş.

 

*

1 Mayıs’tan sonra sol uzun bir yaz uykusuna yatacak. Top atsan duymayacak artık. Eylemler azalıp bitecek.

 

Kamplar başlayacak.

 

Hepimiz gitar çalan çocuk olacağız artık.

 

Piknik, şenlik, konser, kamp var bir tek siyaset yok.

 

Bu kadar sosyal hareketlenmeden, siyasal hareketlenme çıkamıyor maalesef.

 

Enerji ya kültürel, ya kimlikle ilgili ya da sosyalleşmeye yönelik alanlara boşaltılıyor.

 

Siyasetten eser yok.

 

Ama boş ver, yakalayamayabilirsen üzülme sen!

 

*

Bak bir de ne geliyor 1 Mayıs alanına.

 

Cemil Kırbayır’ın korteji geliyor.

 

Cemil Kırbayır’ın Kültürevi geliyor.

 

Cemil Kırbayırla birlikte 12 Eylül darbecisi Kenan Evren’den hesap soran Berfo Ana geliyor.

 

İşçi ölümlerine karşı isyan eden, İşçi Ölümlerine Son Platformu geliyor.

 

Eşi Ahmet Yağal’ı yanan çadırda kaybeden Selma Yağal’ın platformu geliyor.

 

Kadın cinayetlerine karşı isyan eden, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu geliyor.

 

Cinayete kurban giden Gülay Yaşar’ın, Dilber Keskin’in, Mehtap Bülbül’ün platformu geliyor.

 

“YÖK’ü kapatacağız” diyerek yeri göğü çınlatan Genç-Der’liler geliyor.

 

Parasız eğitim ve sınavsız üniversite isteyen Lise-Der’liler geliyor.

 

Sesinin derinliğini Mahirler’den ve Devrimci Yol’dan alan,

 

Ekim Devrimi’ni yapanların son temsilcisi,

 

İşçi sınıfının yıldızlı yumruğu,

 

Emekçi Hareket Partisi geliyor.