Bu hafta hızlı ve bambaşka başladı.

 

Pazartesi günü, Hacettepe Sıhhıye kampüsündeki Kültür Merkezi’ne, Üniversiteler Arası Kurul toplantısına katılmak için gelen rektörler bambaşka bir “olay” ile karşılaştı.

Genç-Der üyeleri kapıya dikilmiş, girecekleri toplantının “geçersiz” olduğunu, çünkü üniversiteler hakkında öğrencilerin olmadığı bir toplantıda karar alınamayacağını söylüyorlardı.

Karşılarında, kendilerinin iki katı bünyeye sahip, kendilerinin en az dört katı sayıda siyah giyen adamlar vardı.

Genç-Der’liler, montlarıyla, öğrenci kıyafetleriyle dal gibi dikilmişlerdi bu adamların karşısına.

Fikirlerini ve ne yapacaklarını açıklamak istiyorlardı.

 

“YÖK’ü kapatacağız” cümlesi hepten şaşkınlığa sürükledi duyanları.

Yoksa bu 32 senelik ucube YÖK, boşuna mı yaşamıştı?

Bütün amacı gençliğin “düşünen” ve “değiştiren” olmasını önlemek olan, bu yüzden kurulan ve yaşayan bu YÖK, saçlarını boşuna mı ağartmıştı yoksa 32 yıl boyunca?

 

Evet tabi, YÖK’e göre de gençlik atılgandı, çoşkuluydu, hatta arada biraz asilik de yapabilirdi. Neden asi olduğunu açıklamadan asi olmanın pek bir zararı da yoktu.

 

Ama şimdi bu gençler, sözlerini kurşun bakış haline getiren bir içerikle, bir fikirle söylüyordu ya, işte bu inanılmazdı bu çağda.

Bu nihilizm çağında, bu gençleri nihilist yapamıştı ya YÖK, ona şaşıyor, ona yanıyorlardı şimdi.

Ne pesimist ne pasifist ne de nihilist olmamış gençler vardı ve eylem yaparken ne yapmalının fikrini de söylüyorlardı.

Önlerine dikilen özel güvenlik, o da yetmeyince on katları sayıda çevik kuvvete, “Önümüzü açın, YÖK’ü kapatın” diye seslendiler.

Bu söz, neredeyse güvenlikçilere bile mantıklı geldi. Neredeyse on yıldır, her yıl YÖK’ü kapatacağını söyleyen AKP değil miydi? Ne olmuştu şimdi?

 

İşte böylece, Pazartesi günü Hacettepe Sıhhıye’de bir ışık huzmesi oluştu.

Hani karanlık bir alana tahtaların arasından bir gün ışığı girer ve hat boyunca uzanır ve üzerinden geçtiği ne varsa açığa çıkarır ya, öyle olmuştu.

Gerçek açığa çıktı.

Tarihle gerçek bir yüzyüze gelme anıydı bu, bu yüzden Genç-Der’in eylemi tarihsel bir “olay”dı.

 

Okudukları, bütün geleceklerini bağladıkları okulda, sermaye konuşacak onlar susacaktı öyle mi?

Sermaye insanın genlerini bile değiştirebilmek için yatırımlar yapacak, yani akla gelebilecek her şeyi değiştirebilmek mümkün olacak, bu okullarda okuyan gençler YÖK gibi bir ucubeyi değiştiremeyecekti öyle mi?

Ne yapılacağını patronların karı söyleyecek, o yapılacak olandan doğrudan etkilenecek olan gençlerin ağzı kapatılacaktı, öyle mi?

Bunların hiçbiri olamayacak artık.

 

Gerçeğin bir parçasının politik olarak ele geçirilmesi için bile çok çaba gerekiyor. Çok çaba ile, o ışık hüzmesi tüm toplumu tam olarak aydınlatacak, gerçek tam olarak ortaya çıkacak ve YÖK kapanacak.

 

Gençlerin bir davaya, köklü bir bağlanma ile ortaya koydukları eylem, gerçeğin, anlamın, fikrin ta kendisiydi.

Bu dünyada olup bitenler anlamsız değildi.

Gençler anlamaz değildi.

Toplumu zengine, güçlüye, sermayeye ve onların hizmetkarlarına bağımlı kılan düzeni anladılar.

Bu düzene uymayan her düşünceyi, düşünen insanları, kolektif aklı hiçe sayanların karşısına, hepsine adını, anlamını vererek çıktılar.

Nihilizmi söküp attılar.

Yolları açık olsun.