Bu sene 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, Türkiye’de yas hâkimdi.

Kimse şenlikli bir kutlama yapamadı, devlet dahil. Her ne kadar kendi ihmali sonucu hayatını kaybetmiş kadın kardeşlerimiz üzerinden Çırağan Sarayı gibi yerlerde törenler yapma gibi bir tutarsızlık olsa da, hükümetin kutlamalarında da kadına yönelik şiddet vardı.

Resmi törenlerde yine “kadınlar en yüce değerdir” gibi sözler edildi ama hiç kimse inanmadı bu sene bu sözlere.Kadınlar üretecek, yönetecek gibi soyut sözler, her yerde “ama bunları yapmak için kadınların hayatta kalmaları gerekmez mi?” sorusuyla karşılaştı.

Daha da gerçekçi bir 8 Mart mesajı da Tarkan’dan geldi:

Anneyi, anneliği kutsal sayan bu toplumda erkekler ne yazık ki hâlâ kadınları, kızları öldürüyor! Bu çelişkiyi anlamak mümkün değil! 
… Bu günün kutlanması için; 
Erkek zulmüne uğramakta olan bütün kadınların acılarının dinmesi, ölüm ve şiddet riskinden kurtulmaları, çocuk gelinlerin kurtarılmaları ve bütün kadınların özgürleşmeleri gerekir... Hukukun, şiddete maruz kalan kadınları daha fazla desteklemesi gerekir... Hepimizin, kadınlara uygulanan şiddete karşı bilinçlenmesi ve sonuna kadar savaşması gerekir... 8 Mart, ancak o zaman kutlanacak bir gün olur...”

Tarkan’ın sözleri, bir çelişki tespiti yapması ve gerçekçi olması nedeniyle önemli ve tam olarak kadın kardeşlerimiz öldürülmesin diye sonuna kadar savaşan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun mücadelesiyle örtüşüyor. Arkasında büyük bir kamuoyu desteği olan platforma, bundan böyle Tarkan’ın da destek vermesi beklenir.

Platform, senelerdir kadın cinayetlerini durdurmak için çok yönlü bir çaba sarf etti, bu mücadelesi sonucunda önemli haklar elde etti. Ve bu sene 8 Mart’ı öldürülen kadın kardeşlerimize atfederek, onların hak arayan aileleriyle beraber Taksim’de miting yaptı.

Platformun yanında aileler ve elinde Türkiye’de kadın cinayetleri gerçekleri var.

Kadın Cinayetleriyle ilgili gerçek verilere ulaşmak için, hak olarak tanınan Bilgi Edinme Kanunu’na dayanarak defalarca sorumlu kurumlara başvurup yanıt alamayan platform, sonunda iletişim araçlarından ve başvuran ailelerden elde ettiği verileri derleyip 8 Mart öncesinde kamuoyuyla paylaştı.

Sayılara değil, kadınların hayatını kurtarmaya merakından peşindeydi verilerin platform. Türkiye’de kadınların hangi nedenler öne sürülerek, kim tarafından öldürüldüğünü bilmek, cinayetleri önlemekte yol gösterici olabilecekti. En önemlisi ölümlerin azaldığını görmek en büyük bahtiyarlık olacaktı ama ne yazık ki 2012 yılında cinayetler önceki yıla göre artmıştı.

Platformun elde ettiği veriler, buzdağının görünen yüzüdür ve bu kayıtlara göre son beş yılda 700 kadın kardeşimiz öldürülmüştür.

700 kadının hayatı, şu ya da bu hastalıktan, kazadan, doğal afetten değil, erkek eliyle son bulmuştur.

Peki fail olan ve muhtemelen hayatta olan 700 erkek nerede şimdi? Kaçı tutuklu, hangi cezayı aldı?

Son beş yılda, kadınların can vermesinde sebep olarak ileri sürülenler ise tam olarak toplumdaki erkek egemenliğini doğruluyor: kadınların ayrılmak ya da boşanmak istemeleri, erkeğin bir isteğini yerine getirmemeleri ve kıskançlık en önde.

Kadının suçuna bakın; erkeğin bir isteğini yerine getirmemişler, ne demek?

Kadının suçu; mutsuz ise boşanmak istemek, çalışmak istemek, kendi hayatına dair karar vermek istemek. Yani; hayata karışmak istemek. Vay be, ne büyük suç değil mi?

Failler arasında ise en fazla koca ve eski koca var.

Aile meclisi kararıyla öldürülme, geride bıraktığımız bir sorun iken, giderek adeta yeniden canlanıyor. Bunun “Aile Bakanlığı” ile bir ilgisi olabilir mi acaba?

Ağırlıkla emekçi sınıftan ve genç erişkin olmak üzere, her yaştan her sınıftan kadın öldürülüyor. Ve kadınların mesleği sorulduğunda, öldürülen kadın kardeşlerimizin sadece ve sadece dörtte birinin mesleği bilinebiliyor. Haber içeriklerinde dörtte üçünün mesleğinin ne olduğu yer bile almıyor.

Platformun açıladığı gerçekler, Türkiye toplumundaki erkek egemenliğini ve kadınların iş gücü bile sayılmamaları gerçeğini tam olarak doğruluyor.

Bunun anlamı; özel alanda kadına yönelik şiddetin en üst biçimi; kadın cinayetleri ile kamusal alanda ekonomik şiddetin en üst biçimi; kadınların %70’inin çalışma hayatından dışlanması ile olduğunu bir kez daha apaçık ortaya konulmasıdır.