Bütün Türkiye toplumu Berfo Ana’nın yanında,
Ama oğlu Cemil Kırbayır yanında yok.
Bu ne yaman çelişki anne? İkinci mezar bomboş.
Yanında olması gereken kişi yok. Dışarısı dolu.
Senin oğluna hasret gitmene üzülen bütün bir toplum var.
O zaman bu toplum o boş mezarı da dolduracaktır anne. Boynunun borcudur bu.
Sen hep Kenan Evren’e kızdın, bütün darbeci generalleri onun nezdinde yargıladın.
Oğlunu kaybeden elleri sen yargılarken, onları aklayan, görevini yapmayan devlete kızdın.
“Devlete devlet lazım” dedin. O eller, ne zaman sana uzansa, elini öpmek için bile uzansa, o en mantıklı soruyu sordun her seferinde;
“Benim oğlum nerede?”
Devletin yapamadığını yapmaktan gelen gücünle görev verdin devlete; “sizin arabalarınız var, oğlumu bulun”.
Topluma ise kızmadın, gönlünü hoş tuttun yanına gelenin, gelmeyenin.
Hep “sağolun” dedin, huzur verdin yanına sokulana.
Senin yanında,
Hayranlık uyandırırdı verdiğin huzur.
Nereden geliyordu bu Eyüp sabrı, merak uyandırırdı.
Hangi kaynağın suyundan geliyordu bu zihinsel ve bedensel direncin?
Tıp bilimi bile şaşırırdı.
O zaman bütün bunlar nerede var? Kimlerde var? diye sorar, arardık dünya yüzünde.
O zaman, bütün toplumun iyiliği ve huzuru için hayatını ortaya koymuş olanları,
O zaman aynı sabırla, bu ideal için direnmiş olanları bulurduk.
Cemil yoldaşımızın her karesinden iyilik akan yüzünü bulurduk, senin elindeki fotoğrafta.
Biz senin burada bir elinden tutuyor isek, öbür yanında hep oğlun Cemil olurdu.
O insanlığı huzura kavuşturmak için hayatını vermişti,
Sen onun hesabını sormak için hayatta kalırdın.
Omuz omuza yürürdün sen onunla.
İkiniz bir olurdunuz.
İnsanlık onuru, ayakta kalırdı.
Daima bir kılacağız sizi, söz veriyoruz.
Cemil Kırbayır’ın yolundayız.
Onu bulacak, sizi kavuşturacak,
Ve tüm insanlığı mutluluğa kavuşturacak olan bir dünya için çalışacağız.
Senin onurlu kızların, oğulların, torunların, yoldaşların var.
“Her biri vazgeçilmez cihan parçası”.
Her biri, bunun için söz veriyor.
Yanındaki mezarın boşluğunu otuz üç yıldır elinde tutanlar, utanacak.
Ki orada bir boşluk değil, otuz üç kurşun gibi ağırlığı vardır otuz üç yılın.
Fatma kızın ne de güzel söylüyor:
“Otuz üç yılın pisliğini temizlemek kolay mı? Ama ne yapalım bu görev de size düştü” diyor yönetenlere.
Başbakan bu sözleri duymadıysa, yanındaki mezarı da mı görmüyor?
Egemen Bağış seni “demokrasi şehidimiz” ilan etmiş biliyor musun?
Çok iyi söylemiş ama toplum güzel söz değil, senin sözünün yerine gelmesini bekliyor.
“Cenazemi verin” dedin hep sen.
“Kardeşimizi verin” diyor hep Mikail Kırbayır, Fatma Abla, Necmi Abi, Yıldız Abla, Filiz Abla.
Sen narin bedeninle orada Cemil’ini bekliyorsun.
Senin yanında saf tutmuş olan bütün bir toplum,
Oğlunu bulacağım diye sana yıllar önce söz veren başbakandan sözünü tutmasını bekliyor.