Haberler, 14 Şubat Sevgililer Gününe hazırlıktan söz ediyor.  Kırmızı gül hazırlanıyormuş, demet demet.
 
Türkiye’de her gün beş kadın kocası, eski kocası, sevgilisi, sevgili olmayı reddettiği hiçbir şeyi olmayan bir erkek tarafından öldürülürken, bizim durumumuz ise aynen türküdeki gibi:
 
“Şol revanda balam kaldı
Yavrum kaldı balam nenni" .
 
Ölen evlatlarının ardından içi yanan anneler, babalar, kardeşler, amcalar ve hiçbir kan bağı bulunmayan ama ölümleri durdurmak ve ölenlerin hakkını aramak için ömrünü adamış Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun üyeleri, bu türküyü söylüyor ve gül değil karanfil derliyorlar.
 
Karanfil derliyor, kardeşinin can verdiği yerde bırakıp, o canı sahipleniyor platform.
Türkiye’nin kadınlar için gül ülkesi haline gelebilmesi için; kadınları ölmeden önce koruyabilen bir devlet lazım bize.
 
Eğer koruyamadı ise, en azından geride bıraktıkları için adaleti tesis eden, başka kadınlar ölmesin diye caydırıcı ceza uygulayan bir devlet.
 
Artık toplumun her kesiminin tepki verdiği, “yeter” dediği, kadın cinayetlerinin son bulması için, başlanacak ilk yer; başbakanın her gün aralarından beş can kaybolan kadınlardan beş çocuk istemeyi bırakmasıdır.
 
Ölümleri durdurmadığı sürece, aynı kadınlar toplumundan çocuk istemeye ne hakkı var?
 
Bununla bitmiyor; kadın işsizliğinde dünyanın en önde gelen ülkelerindeniz. Kadınlar ekonominin bu kadar dışına sürülüyorken aynı kadınlardan çocuk istemeye ne hakkı var?
 
Tam bir gelirsizlik ve güvencesizlik içinde yaşayan kadınların neye dayanarak çocuk yapmasını bekliyorlar?
 
“Allah rızkını verir” dediler, olmadı. Nüfus artış hızı düşmeye devam edince, AKP bu konuda gerçeklik duvarına çarptı ve şimdi çocuk teşvik ödeneği gündeme geldi.
 
Ancak ödeneğin 300 TL gibi yine gerçekçi olmayan bir meblağ olması bir yana, karşılanacağı kaynağın “işsizlik fonu” olarak düşünülmesi tam bir çifte adaletsizlik.
Güvencesizden güvencesize para verecekmiş.
 
Aslına bakarsanız, para verseler ne olacak? Tek mesele bebek bezi mi? O çocuk neyle eğitim alacak? Hadi eğitim de aldı, o çocuğa iş verebilecek mi, iş? Ataması yapılmayan öğretmenler az mı eğitimli?
 
*
 
İşin sırrı “eşitlik”te gizli. Hem kadın ve erkeklerin, hem insanların eşitliğinde.
 
Ankara’da geçtiğimiz haftalarda kaybettiğimiz Gönül C. Dilekçi’nin yakınları, evlatlarının hakkını ararken ne kadar iyi ifade ettiler bunu; “Kadın, erkek eşittir. İnsanlar eşittir” dediler.
 
Anne, baba, kardeş, yeğen, amca, bir büyük kuvvet ile geldiler, platformla birlik oldular, kızlarının hakkını aradılar.  
 
Bir büyük meydan oldular. O meydana “eşitlik” sözünü astılar.
 
*
 
Türkiye’de kadınlar ve erkekler eşit değiliz.
 
Toplumun yarısını oluşturan kadınlar, yaşam hakkında eşit değil.
 
Toplumun yarısını oluşturan kadınlar, istihdamda eşit değil.
 
Buna rağmen ne oluyor? Her gün kadınlardan, yeni bir şey talep ediliyor.
 
Hiç bir şey vermeyip canını aldığınızdan, neyi, nasıl talep edebiliyorsunuz? Buna hakkınız yok ki. Eşitlik, adalet bunun neresinde?
 
Eşit olabilmemiz için önce kadınlara eşit olmayan, daha fazla bir şey verilmelidir.
 
Hakkaniyeti sağlayacak olana, önce kadınlar öldürülmesin diye bütün önlemleri almaktan başlanmalıdır.
 
Ancak ortada Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyeleri kadar ölümler dursun diye çırpınan bir başka adres yok. 
 
Türkiye’de güvenlik için, adalet için, aile ve sosyal politikalar için, çalışma yaşamı için olabilecek en yüksek kurumsallıkta, yüksek imkânlara sahip bakanlıklar, müdürlükler, şubeler, merkezler ve devamında onlarca kamu kurumu var ve kadın cinayetleri durmuyor ise,
 
Bu her tür imkâna sahip kurumların hiçbiri, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kadar çalışmıyor demektir.  Aynı zamanda kadınları eşit yurttaşlar olarak görmüyorlar demektir.
 
 “Kadın eşit değildir” sözlerinden vazgeçin. Bir başbakan böyle konuşamaz.
 
 Halkların eşitliğini nasıl kabul etmek zorunda kaldıysanız, kadınlara sarf ettiğiniz eşitliği bozan söylemlerden de vazgeçmek zorundasınız. Bunu talep eden bir toplum var artık.
 
Ayrıca, bölgesel güç olması hayalleri kurarken, her gün kadınların ve işçilerin ölümlerinin devam ettiği Türkiye’nin dünyadan nasıl göründüğünün de farkına varın.