Ekonomi Bakanı Çağlayan, Türkiye'de işsizlik oranında önümüzdeki dönemde tarihi bir rekor bekliyormuş.

Beklentisini, 2012 yılı Nisan döneminin işsizlik oranının geçen yılın aynı dönemine göre gerilemiş olmasına dayandırıyor.

Ekonomideki olumlu gelişmelerin her alanda ortaya çıkmaya devam ettiğini belirten Çağlayan, “Türkiye ekonomisinin dünyada yıldız ekonomi olduğunu bir kez daha gösterdik” diyor.

Bakan’ın sözleri 1960’larda Brezilya ekonomik mucizesini akla getiriyor.

Askeri diktatörlük altında, hayatta kalabilirse boğaz tokluğuna çalışan emekçilerin mucizesidir bu. Hatta dönemin Brezilya Başkanı Medici’nin “Ekonomi iyi durumda, ama halkın durumu çok fena” sözü meşhurdur.

Bizde de durum aynen böyle. Bakan’ın söz ettiği son 1 yılda neler oldu da işsizlik geriledi, bir bakalım.

AKP’nin meşhur ekonomik büyüme yöntemiyle başlayalım. Yöntem; “inşaat- HES yapımı- HES yapılan yere yol yapımı” şeklinde yürüyor adeta.

Gerçek şu;  böyle büyüyen ekonomisi AKP’nin başına çöktü.

TOKİ çok süper, metrobüs mükemmeldi değil mi? En çok hava attıkları TOKİ’nin neye benzediğini Samsun’da; sürekli kaza yapan metrobüs hattında ne olduğunu İstanbul’da can kayıplarıyla gördük. HES’lerin nelere mal olduğu da açık;  HES inşaat iken işçileri, tamamlanınca etrafındaki tüm canlılığı öldürüyor.

Şimdi ölüm üzerine, metrobüs Avcilar hattı deneme seferlerini durdurmuşlar.

Tam Türkiye klasiği 1: Biz de hızlı tren de, metrobüs de işte böyle denenir. Şansına çalışırsa çalışır, yaşıyorsa yaşar inşa eden emekçiler ve oradan hizmet alan yine emekçilerden oluşan toplum. Ama eğer kaza olursa, derhal durdurulur o hizmet. Bu konuda devletimiz çok duyarlıdır. Biz de her yenilik böyle denenir, insan kanıyla.

Tam Türkiye klasiği 2: Biz de toplumun başına bir felaket gelirse, yönetici geleneği şudur; hemencecik içimizi rahatlatmak için o felaket neyse onu, o da kullanır. Çernobil’den sonra çay içer, metrobüs hattı ölüm saçınca metrobüse biner gelir olay yerine. Yöneticilerimiz kendini bizden ayrı görmez hiç o an, çok babacandırlar.

Bu babacanların yönettiği Türkiye’de her gün emekçilerin, emekçilerden oluşan toplumun can kayıpları var ve büyüme bu olguya yaslanıyor.  Toplumu düşündükleri yok, “ölümleri takmam ben işime – inşaatıma bakarım” diyorlar.

Bunu daha da rahat demek için daha çok çocuk, daha çok nüfus istiyor, olmadık işler yapıyor; kürtajı yasaklamaya kalkıyor, sezaryen gibi tıbbi bir işlemi yasayla düzenlemeye çalışıyorlar; rezil oluyorlar.  Çocukları daha rahat sömürmek için de 4+4+4 Yasası yapıyorlar.

Ekonomik büyüme nasıl böyle bir vahşi dümene dayalı ise, işte işsizlik için de benzer bir sahtekârlık buluyor AKP.

Eğer binlerce işçi öldürür, binlerce kişiyi tutuklar, binlerce kadını sadece çocuk doğursun, ev kadını olsun diye istihdamdan düşürürseniz, işsizlik de gayet tabii azalır. Bir de işsiz sayılması gerekirken sayılmayan milyonları da düşünce bu rakamdan, sen sağ ben selamet.

AKP’nin işsizliği azaltmasının daha incelmiş yolları da sırada; Ulusal İstihdam Stratejisiyle beraber esnek çalışmanın yolunu tam olarak açıp, günde 1 saat çalışanı bile iş sahibi sayacak.

Durum budur.

AKP, ekonomide kendi emekçi tabanı dâhil olmak üzere tüm Türkiye emekçileri için bunu vaat ederken,

Fırat’ın doğusunda bir başka şey daha oluyor. Diyarbakır, Brezilya’ya tam olarak benziyor.

Kürt halkına açık bir askeri diktatörlükten hiçbir farkı kalmamış bir faşizm uygulayan AKP,

Sen Ergenekon’u yargılarken, Mehmet Ağar’ın, Korkut Eken’in, tehditler savurduğu Pervin Buldan’ın yaralanmasına izin verdin.

Kadın düşmanısın, işçi düşmanısın, genç düşmanısın, çocuk düşmanısın, Kürt düşmanısın, Alevi düşmanısın AKP.

Emin ol, aynen Ergenekon gibisin.

Buradan değil Numan Kurtulmuş, Allah gelse “kurtaramaz” seni.