Hayatta sonlu şeyler var, sonsuz şeyler var.

 

İnsan hayatı sonlu; doğar, büyür, ölürüz.

 

Ama ölüm, doğal yollarla değil cinayet ile geliyorsa, yani önlenebilir bir ölümse ve önlenmiyorsa, kimse buna doğası gereği böyle demez, diyemez ve tepki verir.

 

Hele de herhangi bir sağlık sorunu bile olmayan, çoğunluğu genç yaşta kadınlar, her gün kadın cinayetleri ile aramızdan ayrılıyorsa, bu artık toplumun önemli bir sorunu olur.

 

Ölenler, sadece kendi ailelerinin değil, bu toplumda yaşayan herkesin evladıdır, kız kardeşidir, ablasıdır çünkü.  

 

Biz onlarla birlikte kardeş kardeş yaşayıp giderken,

 

Tarihteki en büyük adaletsizliklerden biri nedeniyle aramızdan çekip alınmaktadırlar.

 

Hayatta sonsuz şeyler de var demiştik.

 

Kadın ve erkek arasındaki güç eşitsizliğinin tarihsel görüngüsü şiddet nedeniyle, yaşam hakkı elinden alınan her kadın, sonsuzdur.

 

Adaleti çağırarak ölenler sonsuzdur, adaletin kendisi gibi. 

 

Onların hatırasını toplum unutmaz. Ölümleri durdurmak için tepki verir.

 

Adaleti arama mücadelesi de böyledir ve bunun sonucunda gerçekten iyi şeyler de olur.

 

Daha doğrusu iyi şeyler, ancak böyle olur. Toplumun gerçek bir sorununu sahiplenmek, gündemde tutmak, boşluk bırakmayan bir emek vermek ile eninde sonunda iyilik kazanır.

 

Hızlı olabilir, yavaş olabilir ama uğraşır isek olur.

 

Şimdi Türkiye’de de aynen böyle oluyor. Bakınız, size toplumun çeşitli kesimlerinden, coğrafyamızdaki kadın cinayetleri gerçeğine bakış açıları sunacağım:

·         Kızları öldürülen aileler, eğer koruma başvurusunda bulundular ise  “devlet kızımı neden korumadı?” diyor.  Hemen hepsi “ben yandım, başkası yanmasın, katillere caydırıcı ceza verilsin” talebini arkasından ekliyor. 

·         Öldürülen kadınlarla hiçbir kan bağı olmadığı halde, olması gerekeni yapmış, bu toplumsal sorunu kendi sorunu olarak sahiplenmiş, şehirlerarası yollar gelerek ölümleri durdurmak isteyen her yaştan kadın “kadın cinayetlerini durduracağız” diyor.

·         Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, öldürülen her kadına, en başından itibaren sahip çıkıyor. Öldürüldüğü yerde bıraktığı karanfillerle “seni unutmayacağız ve hakkını arayacağız” sözü veriyor. Bu sözü tutmak için hiçbir boşluk bırakmadan çok yönlü bir emek veriyor,  platform değerlendirmesini bu sayıda Türkiye temsilcisinden okuyacaksınız.

·         Popüler bir kadın programının sunucusu, platformun hukuk sorumlusunu konuk ettiği programında “hepimiz bu platformun doğal üyesiyiz aslında” diyor.

·         Şu anda koruma altındaki bir kız kardeşimiz, ölüm tehditi altında yaşama hakkının mücadelesini verirken, ölüm onu değil evladını buldu. Üstelik doğal bir ölümle değil hayatını kendi sonlandırmış olan oğlunun acısına yanarken bu kardeşimiz, koruma kanununun yönetmeliğinin nihayet yayınlanmış olmasına sevindi bir tek bu son günlerde. Platformu arayarak bu iyi haberi paylaştı umutla.

 

Evet, geçtiğimiz 8 Mart’ta yenilenen Koruma Kanunu’nun yapılmış olması bir iyi şeydi ancak kanun uygulanmıyordu. Uygulaması gereken sorumlu taraflar yönetmeliğin olmamasını öne sürüyordu. Kanunun yenilenen maddeleri ilgili taraflar-örneğin barolar tarafından dahi-  yeterince bilinmiyordu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tam on aydır, daha önce kanunun yapımına verdiği emeği de aşan biçimde her düzlemde, her fırsatta defalarca kanunun uygulanması için gerekli adımların atılmasını talep etti. İşte sonunda bir yönetmelik kazandı bütün kadınlar için.

 

Bu bakımdan bu kısa yönetmeliğin içeriği kuru maddeler değil, ölümden hayata doğru atılmış adımlardır. Ve her bir madde kadınların hayatıyla bedel ödenerek kazanılmıştır.

 

Koruma kanunu on aydır uygulanıyor olsa idi, onlarca kız kardeşimiz hayatta olacaktı.  Bundan sonra ölümlerin olmaması için, o maddelerin her birini bir cankurtaran haline getirmeli.

 

Eminim ki, bütün bir toplum da, yönetmeliğin tek tek uygulanması, yönetmelik yetmediğinde yönerge, o yetmediğinde genelge yayınlanması için, elbirliği yapacaktır.

 

Şimdi siz, Gülşah öğretmene “en fazla ölürsün” diyen vali yardımcısını ve en son koruma altındayken öldürülen Mehtap Civelek kardeşimizin ailesine İstanbul polisi tarafından söylenen “fazla arka sokaklar dizisi izliyorsunuz” diyen bakış açılarını,  size anlattığım toplumun genelinin bakış açısı ışığında düşünün.

 

Toplum bu kadar gerçekçiyken, valiler, polisler biraz az dizi izlesin de gerçeklere dönsünler.

 

Artık ister istemez dönecekler, yönetmelik var. Dizi izlemek yerine Yönetmeliği uygulasınlar.