Ahmet Hakan hazretleri öve öve bitirememiş Mehmet Ali Birand’ı.

 

Efendim, hiçbir işe karışmazmış. Sadece gazeteciymiş. O ne büyük bir özellikmiş. Kendisi de aynen böyle olmak istermiş.

 

Bir kere Birand, Ahmet Bey’in idealize ettiği gibi biri değildi. Ahmet Bey kokmaz bulaşmaz olabilmeyi anlatıyor ama Birand okuduğu en sıradan haberlere bile yorum yapardı. Bulaşırdı, karışırdı ve karışık biriydi zaten.

 

Birand demokrasi konularında iyiydi. Ama bir keresinde bir binadan malzeme parçaları çalan genç hırsızlara gazeteciler “Neden yaptınız?” diye sorunca, onlardan biri de dayanamayıp “Neden yaptık? Açtık, işsizdik o nedenle yaptık” deyiverdi. Birand bu izahtan pek hoşlanmadı.  “Bak bir de ne diyorlar” gibi bir tepki vermişti.

 

Birand genç hırsızların hırsızlık yapma gerçekliğiyle bir ilişki kurdu ama onların aç ve işsiz olma gerçekliğiyle bir ilişki kurmadı.

 

Liberaldi ama asla ezilen sınıfların yanında yer almadı.

 

*

 

Kadın cinayetlerini engellemek üzere çıkarılan 6284 sayılı yasanın, uygulanabilmesi için gereken yönetmelik en sonunda yürürlüğe girdi.

 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu bu yasanın ısrarlı takipçisiydi.

 

Çok uğraştılar, koştular ve en sonunda yasanın yönetmeliğini de kazandılar.

 

Platform kadın cinayetlerini total bir rakam olmaktan kurtardı.

 

Artık öldürülen her bir kadın kardeşimizin hikayesi gözlerimizin önünde. Her birinin hak mücadelesi için gerekli davalar sürdürülüyor. O davalarda da bazen önemli sonuçlar alındığını öğreniyoruz.

 

Platform kan ve ter içinde kalarak bir mücadeleyi yükseltiyor.

 

Bütünle ilgileniyormuş gibi yapmıyor, tek tek ele aldığı somut yaşantılardan yola çıkarak bütüne ulaşıyor.

 

Somut mücadeleden kaçmak için soyut, genel ve deklaratif konuşmuyor.

 

Herkes Chomsky gibi olmaya heves ederken ve sadece bazı jestlerle siyaset yapılacağını sanırken Platform çok yorulacağı işlere giriyor.

 

Chomsky, Sartre, Edward Said olmak yerine; Ayşe, Fatma, Zeynep oluyorlar.

 

*

 

Bir öğretmen adayı Başbakan’a ne dedi mitingde?

 

Şubatta öğretmen ataması yoksa oy da yok, dedi.

 

Konu ne yine?

 

Öğretmeni öğretmenliğine atayamamak.

 

Yani ona iş verememek.

 

Yani işsizlik.

 

Efendim, kriz bize hiç değmedi, işsizlik oranları düştü, yok yerinde kaldı…

 

Eğer dikkat ederseniz, mitinglerde işsiz olduğunu dile getirenlerin sayısı hiç düşmüyor.

 

Hükümetin açıkladığı düzeltilmiş rakamları bir kenara koyalım, hükümetin meydanlarında haykırılan işsizlik isyanlarına bakalım.

 

Daha önceki mitinglerde de yine konu, yeni açılan tesiste çalışacak olanların nasıl belirleneceğine ilişkindi.

 

Erdoğan’ın önüne atlayabilen iş istiyor bu memlekette.

 

Peki Tayyip Erdoğan neden oy kaybetmek pahasına, ataması yapılmamış öğretmene olumlu yanıt vermiyor?

 

Çünkü veremiyor.

 

Kaba bir insan olduğu için değil yani. Erdoğan’ın kafasındaki toplumsal sistemin sınırları bu.

 

Bu düzenin adamları toplumuna iş vaat edemiyor.

 

İş veremiyor.

 

O mitingdeki öğretmene demek isterim ki:

 

Oyunu al da bize gel!