Berfo Ana 32 yıldır oğlu Cemil’ine kavuşmak istiyor. 

Devlet oğlunu alıp gözaltında öldürdüğünü ikrar etti, meclis belgeleriyle belgeledi. 
Buna rağmen Cemil Kırbayır’ın cansız bedeni nerede hala bilmiyoruz. 
Kırbayır ailesi ve Cemil Kırbayır’ın yolunda yürüyen devrimciler cenazelerini istiyor.  
İstedikleri başka bir şey daha var; 
Göle’ye ve bütün civarı bu coğrafyaya başka bir şey getiren, 
Göle yaylasının ufukları kadar ufku geniş bir dünya kurmak istediği yani devrimci olduğu için öldürülen Cemil Kırbayır’ın adını yaşatmak ve gelecek nesillere taşımak. 
Berfo Ana’nın oğlunu alıp götürdükleri, bir gün gelirse diye kapısını hep açık bıraktığı evinin restore edilip Cemil Kırbayır Kültürevi olarak inşa edilmesi bunun için. 
Ve kültürevinin inşası 12 Eylül’le hesaplaşmanın da bir başka yolu aslında. 
Bunu sağlayan 12 Eylül’ün ilk gözaltında kaybının adını yaşatmak değil yalnızca. Şöyle ki; 12 Eylül’ün birinci amacı devrimcileri bir yana, halkı bir yana atmaktı. 
Bunu başaramadıklarının açık kanıtı; Göle yaylasında festivalde, Cemil Kırbayır Kültürevi standının gördüğü ilgidir. 
Cemil Kırbayır’ın yaylanın ufuklarında dalgalanan, o ufuklar kadar aydınlık yüzü ortaya çıkar çıkmaz Göle halkı onu ve devrimcileri kucakladı.
Her biri için taptaze devrimci hafıza. Her biri tanışır tanışmaz Cemil Kırbayır’la ilgili, onun kendisine nasıl bir hayrı geçtiğini anlatıyor. Cemil Kırbayır’ın herkesle, onları bir zulümden kurtarma tarihi var.  
Bu festival alanında şimdi, Cemil Kırbayır bütün yaylayı seyrederken,
Bu coğrafyanın bir başka hayata layık olduğunu, 
Göle halkı da, devrimciliğin hala özenilen değer olmaya devam ettiğini duyuruyorlar işte dünyaya. 
Ve aynı zamanda solun kendisinin de “kurtarıcı” olmanın zamanının geçtiği, kimsenin kimse adına konuşmasının mümkün olmadığı gibi postmodern zırvalıklara kapıldıkları çağımızda, devrimcilerin kurtarıcı rolünün ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor Göle halkı. 
Halk, onlar için yaşamış, onlar için ölmüş devrimcileri unutmaz, yeter ki önce biz unutmadığımızı gösterelim ve onlarla bağ kuralım.
Cemil Kırbayır Kültürevi, halkla devrimcileri yeniden buluşturduğu için 12 Eylül ile hesaplaşıyor.
İkincisi, 12 Eylül’ün bir diğer temel amacı devrimci kuşaklar arası bağı koparmak idi. Bunu da başaramadığı kanıtlandı festivalde.  Bizim kuşaklar, kökleriyle; 78 kuşağının yiğit devrimcileri ile buluşuyor, kopmaz bağlarla bağlanıyor Kültürevi çalışmasıyla.
Kültürevi çalışmasının Göle festivalinde ilk adımları atılır atılmaz, devrimci kuşakların birbiriyle ve halkla bağları canlandı. Bu bağların geçerliliği kanıtlanmış oldu. 
Göle yaylasının geniş ufuklu semasında yankılandığında oğlunun yüzü,
O kocaman pankartın Cemil Kırbayır’ın aydınlık yüzünü taşıdığını fark edebildiğinde,
32 yıldır gözyaşı dökmüş ama oğlunun kaybedilmesinde payı olanların karşısında her seferinde öfkeyle parlamış yorgun gözleriyle oğlunu gördüğünde,
Hızla oturduğu yerden kalkıp oğluna yürüyor.
Yaşından beklenmeyecek bir hızla koşuyor sanki oğluna konuşarak; “Cemil’im, ses ver. Sana kavuşayım” diye diye yürüyor pankarta Berfo Ana. 
Göle yaylasının ufukları kadar haklı o. 
 Yerden göğe kadar haklı bu ananın elini öpmeden geçemiyor oradan Çalışma Bakanı. 
O yaylada oğlu için gelmiş oturmuş, yağışa ve festivalin sağlığına uymayan şartlarına rağmen, sabahtan akşama kadar disiplinle bir anıt gibi oturan, devletten çok fena bir alacağı olan Berfo Ana’nın önünden onun elini öpmeden geçerse “Allah çarpar”. Bunu biliyor Çalışma Bakanı, geliyor. Berfo Ana oğlunu ararken ne zaman bir sorumlu ile karşılaşsa yaptığını yapıyor; hesap soruyor. 
Devlet görevlisiyseniz alın o hesabı ve görevinizi yapın. Berfo Ana’nın sık sık dile getirdiği bir başka gerçek var; “devlete devlet lazım”.  Görevinizi yapın.
 12 Eylül’den Cumartesi Annelerine, Susurluk’tan Ergenekon davasına, Cumartesi Annelerinin bütün taleplerinden, başlamış bulunan 12 Eylül davasına uzanan zincirde, uzun bir görev listeniz var. İnsanlık suçlarını aklamayın, yargılayın Çalışma Bakanı.