Muğla’daki, Milas-Bodrum Havalimanı’nda çalışan 80 güvenlik görevlisi işten çıkarıldı.

İşten çıkarılacak olanlar düğün salonunda ve noter huzurunda kura çekimi ile belirlendi.
Firma sahibi İbrahim Bengi:
- Hepiniz aslanlar gibi görevinizi yaptınız. Milas-Bodrum Havalimanı’nı çok iyi korudunuz. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım da bunu fark etti ve söyledi" dedi.
Yine de kötü haberi verdi, “Devlet havaalanında personel sayısının 80 kişi azaltılmasını istiyor.”
Durumu anlamaya çalışırsak ne diyebiliriz?
 
Bir: Aslında personel “aslanlar gibi” çalışmış. Hatta bundan bakan bile memnun olmuş. En azından bu olayda “ayaktakımına” bir suçlama yöneltilmiyor.
Aldıkları maaşı hak etmiyorlardı, yan gelip yatıyorlardı diyen yok.
Çalışanlar ideolojikti, aralarında provokatörler vardı ya da direktoman bunlar teröristti denmiyor.
Bu çok güzel. Medeni.
 
İki: Olaya yüzeysel bakılacak olursa, firma sahibine de söylenecek bir şey yok. Adam, işten insan atmak için olabilecek en “insani” metodu uygulamaya çalışıyor. Kimseye bir kem sözü yok. İşten atılacaklara hiçbir olumsuzluk atfetmemek ve eşitliği sağlamak için kura çekiyor sadece.
Hani anayasa etnik kör olsun isteniyor ya. Olumlu ya da olumsuz hiçbir etnik kökene referans yapılmasın yani. Adam onu hayata geçiriyor. Uygulama performans başarısı açısından tam anlamıyla kör. Çalışanlarına hiçbir rekabetçi puan ya da kota sistemini uygulamıyor.
Hani hep ahlaksız patronlar konuşulur ya, bu öyle değil. Herif sanki bir namus timsali.
Helal olsun.
 
Üç: Bütün kurumlar kendi görevini harfiyen yerine getiriyor.
Düğün salonu, çalışanların hepsini toplayabilmek için hizmet sunuyor. Güvenlik güçleri, eski güvenlik görevlilerinin, bir güvenlik dışı hareket yapmalarını engellemek üzere güvenlik tedbirleri alıyor. Noter geliyor, zabıt tutuluyor.
Kuvvetler ayrılığı ve birlikte iş bitirme mekanizması da tıkır tıkır işliyor.
Örnek olsun, şan olsun.
 
Dört: Bir tek devletin tavrı birazcıkın sorunlu. Çünkü personelin işten çıkarılmasını o istiyor.
Orda dur! Bakınız “devlet baba ne kadar kötü, evlatlarının işten çıkarılmasını istiyor” açından değil. O ayrı bir fasıl. Bundan az bir vakit önce ekonomiyi çok iyi kavrayan başbakan Tayyip Erdoğan bütün patronlara seslenerek ne diyordu?
“Hepiniz bire tanecik daha işçi alıverin, işsizlik sorunumuzu tamamen çözelim.” diyordu.
Şimdi ne oldu?
 Devlet sadece Milas-Bodrum havaalanın’nda bile 80 kişinin işten çıkartılmasını istiyor.
Bunu nereden biliyoruz?
E, işten çıkaran firma sahibi suçu üstünden atabilmek için açıklamak zorunda kaldı ya… Bi saattir ne anlatıyorum ben? Beni takip etmiyor musun ey okur?
Evet. Şu anda işten çıkaran da devlet, eskiden her bir patrona “işçi al” diyen de o.
Güya Erdoğanın ricasıyla insanları işe sokmaya çalışan devlet, kendisi işten insan atıyor.
Erdoğan öyle demişken böyle bir duruma düşmek ister miydi peki?
Bence istemezdi. Ayıp denen bir şey var.
 
Şimdii…
Çok başarılı olmuş sporculara ya da sanatçılara sorarlar “Başarınızın sırrı nedir?” diye. İnsan o röportajı büyük bir heyecanla okur. Sırrı öğrenebilirsem ben de kısa yoldan bir star olabilirim diye bir cingözlük yükselir insanın ruhunda. Maalesef cevap her zaman son derce sıkıcıdır:
“Çalışmak, çalışmak ve çok çalışmak”
Okur genelde ben böyle birtakım sorunları sayıp döktükten sonra, benim “işte bunlar sistemin sorunlarıdır” dememden hiç hoşlanmıyormuş gibi geliyor bana.
Ben de onları anlıyorum. Sorunun büyük bir sorun olmasını istemiyorlar. Sorun çözülsün istiyorlar. Hatta sorunları bazen şahsen çözebilmek istiyorlar ama olmuyor işte.
Yahu bu sorunu başbakan çözemeyip, sözünü yemek zorunda kalıyor diye kendimi paralıyorum. Böyle bir sorunu on tane Tayyip Erdoğan birleşse de çözemez.
Böyle bir sorunu Avrupa Birliği dahi çözemez ve çözemiyor. İşsizlik gırtlağa gelmiş.
Amerika Birliği çözemiyor. Birleşmiş Milletler çözemiyor. G7 çözemiyor. G20 çözemiyor.
İşte o nedenle dünya kapitalist sisteminin çözümsüz sorunudur diyorum ben bu işsizlik sorununa.
Lütfen beni sıkıcı bulma ey okur. Bir kere de benim açımdan düşün.

Ne var yani bir kere de böyle yap?