Türkiye tarihinin en büyük utançlarından biri, 1978’de Maraş’ta yaşandı.

Alevi halkı yüzlerce kayıp verdi. Yıllardır yaşadığı şehri, her şeyini bırakarak terk etmek zorunda kaldı.
 İlin nüfus yapısı değişti.
Sel değil, deprem değil, doğal afet değildi bu başına gelen.
Kerbela nasıl bir dram ise İslam tarihinde, ona benziyordu.
“Komşusu aç iken tok uyuyan bizden değildir” ne güzel bir sözdü. Ama bu sözün yüzü yere eğildi Maraş’ta.
Alevi halkının karşısında, afet değil, doğrudan kolluk kuvvetleri değil, yıllardır birlikte yaşayıp gittiği komşuları da vardı.
Gittiği yeni şehirlerde, yeni komşularına söyleyemedi bu yüzden nereden geldiğini, kim olduğunu, önce.
Gadre uğramasına sebep olan, “bağışlanmaz büyük suçu”, yaşadığı şehre, Alevi olarak doğmak idi.
Bir halk, doğuştan getirdiği özellikleri nedeniyle bir kez daha katliam yaşamıştı, dosyalarda adına “Maraş Olayları” dediler. 
*
1978’de dönemin Sağlık Bakanı Mete Tan, Maraş’ın halini gördükten sonra şöyle konuşmuştu; “Hastaneye getirilen ölülerden elli ikisini inceledim... Yetmişlik yaşlıları, üç yaşında bebekleri vurmuşlardı. Bir cehennem âleminden geldim… Kurşun yağmuru altında gidip geldim…”
Dönemin savcısı Dündar Saner şöyle; “Toplu katliam olayları, toplu halde ceset bulunmasıyla doğrulanmaktadır. Ölü sayısının resmi miktarları aşarak iki yüzü aşacağını tahmin diyorum”.
Bu sözler, Alevilere değil, solculara değil, devlet görevlilerine aitti.
Aynı günlerde Demirel ne demişti?
“Bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz.”
O zaman, bu halkı kim öldürmüştü?
Katliamdan sol örgütleri sorumlu tutmak için çok uğraştılar. 12 Eylül’den önce de uğraştılar, sonra da. Bunu başaramayınca, katliamın sorumluları olarak yargılanan çok sayıda kişinin kısa sürede yarısını, 1991’de hepsini serbest bıraktılar.
Saldırıyı başlatan esas faillerden biri de aynı yıl milletvekili oldu.
Dosya kapandı.
*
Dosya kapandı da, 34 sene sonra Maraş Katliamı’nın sorumluları neden hala tartışılıyor?
Şimdi geldiğimiz noktada, bu insanlık suçunu kimse üstlenmek istemiyor.
Bu da en nihayetinde olumlu bir haldir ama Maraş’ta,  öncesinde ve sonrasında, benzer saldırıların temelinde sistemli, örgütlü, bütünlüklü bir politika var.
Eski MHP’li şimdi AKP’li vekil Nazif Bostancı televizyonda katliamı dış mihraklar yaptı diye iddia ediyor. Yatanlar da suçsuz yere yatmışmış.
Şüphesiz dış destekli olan bu sistemli saldırıda, Maraş’ın yerlilerini komşularını öldürmeye örgütleyenlerde mi CIA ajanları peki?
Bu zat eski partisini terk etti diye, Türkeş’in o yıllardaki  “öze dönüş, etnik temizlik şart” diyen siyaseti değişmiyor ki.  Irkçı faşist siyasetin dünya yüzünde en üst dereceden temsili olan Nazi subaylarından, Özel Harp Dairesi’nde eğitim alanların aynı sağcılar olması da değişmiyor.
O insanlığa en büyük acıları yaşatan Nazi politikasını, dünya ölçeğinde durduran kuvvetin ise Sovyetler Birliği olması gerçeği de değişmiyor ve tarihsel.
*
Peki, 2012 yılında Maraş’ta Alevi halkını gazlarla durduran kolluk kuvvetleri de mi CIA ajanı?
Madem Maraş dosyası kapandı, herkes aklandı, neden halk kayıplarını Maraş’ta anmak isterken yasakla karşılaşıyor? O kolluğa o emirleri kim veriyor?
Hükümetin görevi,  halkın anma yapabilmesi için gerekli şartları oluşturmak iken, hem de dosya kapanmışken, neden bu kadar korkuyor?
Nedeni açık: Maraş Katliamı dosyası kapanmamıştır.
O mahkemeler sorumluları yargılamamış, adaleti tesis etmemiştir. 
*
Bugün Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, önemli açıklamalar yaptı. Hükümet demokratikleşme sürecini devam ettirmekte kararlıymış, devlet geçmişiyle hesaplaşıyormuş.
Çok güzel. Son yıllarda Ecevit’in arşivlerinde Maraş Katliamı’yla ilgili çok önemli belgeler, isim isim listeler bulundu. Geçmişle hesaplaşmaya buradan başlanabilir.
Cumartesi Anneleri’nin kararlı mücadelesi örnektir; Cemil Kırbayır’ın gözaltında kaybedilmesinde sorumluluğu bulanan MİT’çiler gibi, bu arşivlerdeki isimlerin de soruşturulmasını ve tüm sorumluların yargılanmasını sağlamalıyız.
Sağcılarda madem kendinden bu kadar eminler, öldürmemişler, dosyanın açılmasına da itiraz etmemeleri beklenir.  
*
Maraş dosyasının gerçekten kapanabilmesi için, önce dosya yeniden açılmalıdır.
Ne zaman ki tüm sorumlular yargılanır,
 Cemevleri  ve devamı için, bahane bulmak yerine Alevi halkının talep ettiği düzenlemeler yapılır,
Kapılara işaret koymak tümden mahkûm edilir,
Ve Maraş’ta Alevi olmayan halkla beraber anma yapabilir hale geliriz,
Ve bu demokrasi mücadelesi, ekmek mücadelesiyle birleşir,
İşte o zaman gönül rahatlığıyla “unutmadık” diyebilir ve sadece anmak değil, anlamak katına yükseliriz.
Acılarımız politiktir.  Acılarımız bölünmez bir bütündür. Bu yüzden mücadelemiz de böyle olmalıdır.