“Acı Tatlı Tesadüfler” diye bir film var. Kadın kahramanımız fabrikasını kapattıran borsacıya, başının belaya gireceğini bile bile boyunun ölçüsünü veriyor. Tutuklanıp konulduğu minibüsün içinde önce gergin ama final sahnesinde gururlu bir gülümsemeyle etrafa baktığını görüyoruz.

Yakalanmış durumda ama yakalanmış olma konumumu pek fazla önemsemiyor.
Tutukludur ama kederli değil.
Yorulmuş, yıpranmış, örselenmiştir ama hiç de bir mağdur gibi gözükmüyor.
Yapacağını yaptı çünkü. Borsacıya gününü gösterdi.
Bunu bile isteye ve inadına yaptı.
İşte bu durumdan hareketle mağdur değil muhataptı o.
Muhatap olmak, yaşanmış olan örselenmenin üzerine gidebilmektir.
Gülerek gidebilmektir. Öfkelenerek gidebilmektir. Özgüvenle gidebilmektir.
Ve akılla gidebilmektir.
Yeni bir dünyayı yaratmak için mağdur olmamız yetmez. Mağdur edilişimizi protesto etmemiz de gereklidir ama tek başına o da yetmez.
Çektiğimiz acıları ortadan kaldırmak üzere verdiğimiz büyük cevapların temsilcisi olmalıyız.
Kendimize acımayı geride bırakıp, acı çeken toplumun temsilcisi olmaya doğru yürürsek, muhatap olmayı başarabiliriz.
 
*
12 Eylül’le ilgili olarak “Biz 12 Eylül’ün mağduru değil muhatabıyız” denilmişti.
Bana göre, son zamanlarda Türkiye solunda söylenmiş en düşünce ve cesaret dolu sözdü bu. Söyleyen ağabeyimize de son derece yakışıyordu. Diline sağlık.
Varlık sebebimizi anlatıyordu bize. Nasıl var olmuştuk onu anlatıyordu.
Biz mücadele eden bir taraftık. Halka saldıranların muhatabıydık.
Direndiğimiz için, çalıştığımız için, örgütlendiğimiz için muhatap olabilme katına yükselmiştik.
Gadre uğruyorduk uğramasına ama muhataptık.
 
*
Yine muhatap olabiliriz. Mümkün.
Cemil Kırbayır’ın hesabını sorarak, 12 Eylül mahkemesine bastırarak, kadın cinayetlerini durdurmak için delicesine çırpınarak muhatap olabiliriz. Oluyoruz.
İşçi ölümleri sadece bir yaramız olarak kalmayacak, YÖK durduğu yerde duramayacak, liseli gençlerimiz üzerlerindeki baskının zincirini kırıp atacak.
Bütün sorunların gerçek tarafları tarih sahnesine çıkmaya başlıyor.
Gerçek taraflar ve muhataplar geliyor.
 
*
Hayatın garip bir cilvesi.
Gerçek muhataplar geliyorken “yanlış yerlere Taraf” gazetesi zail oluyor.
Bize açıklamadılar bir türlü neden dağıldıklarını. Çok şeffaf olabilme züppeliklerinden eser yok. Tam bir köhne kapalılık. Ne diyeyim “demirperde ülkeleri” gibi sanki.
Bu liberaller neden böyle durmadan bölünüyorlar anlamıyorum? Anlaşamadıkları ne var ki? Bütün tavuklar gibi bütün liberaller de birbirine benziyor işte.
İncir çekirdeğini doldurmayan konuları konuşup konuşup duruyorlar. Yoksa bunlarda ego mu var şekerim? Egolarda şişme olmasın?
Yıldıray mı yıldırdı yoksa herkesi?
 
*
AKP demokrasi üretebilecek bir yapı değildir. Devasa sorunlarımız bizi yiyip bitiriyorken AKP’den sızması beklenen demokrasiyle bu ülkenin toplumu beslenemez.
Taraf, armut piş ağzıma düş şeklinde liberterlik beklediği için yapamadı.
Bekleye bekleye demokrasi olmaz.
Demokrasiyi mücadele eden halk kazanır. Taraf’ın arkasında halk olmadığı ve olamayacağı için dağıldı.
Taraf’ı boş verin yarın öbür gün AKP’nin kendisi dağılacak.
Çünkü AKP de üretmeyen tıkanmış bir sistemden iş ve ekmek üretmesini bekliyor.
Adaletsiz sistem, Yunanistan’da, İspanya’da, İzlanda’da, İrlanda’da, Portekiz’de ve Kıbrıs Rum Kesimi’nde baş aşağı gidiyor. Bu ülkeler kendi insanına iş ve ekmek üretemiyor. Dünya sisteminden kimseye iş ve ekmek yok. Artık ölünün gözünden yaş çıkmıyor.
İşsizlik bizde de 9,1’e yükselmiş durumda.
Görevimiz işsiz ve ekmeksiz kalan halkımızın temsilcilerini yaratmaktır.

Mağdur değil mağrur olan muhatapları.