Geçen hafta hükümete yönelik kadın cinayetleriyle ilgili sorulara karşılık, Star ve Zaman gazetelerindeki habere göre bir  açıklama var,  iyi.

Ve fakat:
1.      Haberin başlığı “Korkunç 'şiddet' bilançosu: 3 yılda, 695 ölü” diyor, içinde ise başta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olmak üzere, İçişleri ve Adalet Bakanlığı’nın yaptığı çalışmalar nedeniyle şiddet sonucu hayatını kaybedenlerin sayısında ciddi azalma olduğu iddia ediliyor.
Bu iddia edilen azalmanın gerçek olmasını herhalde en çok Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformuna emek verenler olarak bizler isteriz. Nihayetinde amacımıza yaklaşmaktabaşarımızı gösterir bu durum.
Ama gerçekten böyle mi?  Son hafta, ev bombalayarak, kendi erkek kardeşlerini de dahil edip öldürerek, facebook’a “son şovumu göreceksin” gibi mesajlar bırakarak işlenen cinayetleri ve meclis çatısında kadın milletvekilinin dahi şiddete uğradığını, koruma istediğini gördükten sonra, kimse rahatlamasın, bu gidişat çok vahim.
Varsayalım ölümlerin azaldığı doğrulansa bile -ki bu verileri platformumuzun yılsonunda hazırlayacağı verilerle karşılaştıracağız- şiddetin geldiği son nokta, yapılması gerekenleri çoğaltıyor.
2.      Bakanlığın verilerine göre, 2009-2012 yılları arasında şiddetten dolayı 396’sı kadın, 326’sı erkek olmak üzere toplam 695 kişi hayatını kaybettiği söyleniyor. Yani bize “sadece kadınlar ölmüyor, bakın erkekler de ölüyor” deniyor.
Vay be, ölüyor yine eşitlenemiyoruz, öldükten sonra bile eşitlenemiyoruz ya, ona yanıyorum.
Şimdi lütfen bize bu erkeklerin hangi nedenlerle öldüğünü de açıklar mısın bakanlık?
Biz her günümüzü-gecemizi, erkek egemenliğinin gözle gördüğümüz bin bir çeşit halini geri püskürtmekle geçirirken,
Üstelik bu hafta kadın erkek eşitsizliğinin çok açık bir örneğini TBMM çatısında dahi yaşamışken,
Hiçbir yerde eşit olamadığımız erkeklerle, ölüm oranlarında mı eşit oluyoruz şimdi? Bu nedir?
Tam da başbakan dokunulmazlıkları gündeme getirirken, kendi partisinin kadın vekiline, hiçbir karar alma mekanizması tanımadan dokunabilen biri olduğu ortaya çıktı işte.
Kim bu? Bir erkek.
Cürete bakın. Seçilmiş vekile dahi, hukuken dokunulmazlığı olana dahi, ekonomik, siyasal vb tam bir imkâna sahip olan bir kadına dahi hiçbir şey takmadan dokunabilen erkek milleti, toplumun bu imkânlardan yoksun kadınlarına neler yapabilir ve yapıyor buyurun buradan düşünün.
Ağrı vekili Fatma Salman Kotan’ı, bu gerçekleri açığa çıkardığı ve uğradığı haksızlığı cesaretle dile getirdiği için kutluyorum.
Şiddete maruz kalan her kadının olduğu gibi onun da yanındayız. Kendisine büyük geçmiş olsun.   
 
3.      Haberde olumlu bir durum olarak görüşmelerde önerdiğimiz bakanlıkların şiddete karşı ortak hareket etmesi konusunda,  ‘tek kapı’ olarak 7 gün 24 saat çalışan bir sistemden söz ediliyor.  Yeni Koruma Kanunu kapsamında verilen tedbir kararlarına göre 4 bin 48 kadın koruma altına alındığı, mahkeme kararıyla 29 bin erkek için evden uzaklaştırma kararı verildiği söyleniyor. Bu sayı, yeni kanunun uygulanmasında nasıl zorluklar yaşandığını tecrübe etmek için gayet yeterlidir. Bakanlıktan beklenen bu tecrübe ışığında ölümleri engelleyebilmesidir.
Son olarak, Başbakan bugün AKP Kadın Kolları ile fidan dikme törenine katıldı.Kendisine hediye edilen fidanın yaşını sorması ve “10-15 yaşında” cevabını alması üzerine dedi ki; “ Maşaallah, ağaçmış bu ya, bir müddet sonra evlenecek”. Çocuk yaşta evlendirilmenin yolunu böyle şakalaşarak açmayı Erdoğan’dan başkası beceremez herhalde.
Emine Erdoğan da engelliler gününde yaptığı bir konuşmada “insanın kendisinden başkasının derdiyle hemdert olması lazım“ demiş. Şimdi bu iyi prensibi başbakana da bir anlatsa, başbakanın sadece kendi cinsi erkekleri koruyup kollaması konusunda düşünseler biraz?   
Çünkü nedir?  “Hemdert” olunca, “hemdeva” da olmak lazım bu dünyada.