Dünyada en büyük ekonomi sıralamasında 17’de olmakla övünüyor, 16. sırayı zorluyoruz. 

İyi de, bu nasıl bir ekonomidir ki, önlenebilir ölümleri hiç ölçmüyor.
 
Toplumun hep aynı kesiminin; en büyük çoğunluğunun her gün cenaze kaldırmasının yükünü ölçecek bir ölçek var mı? 
Peki kadın cinayetlerinde kaçıncı sıradayız ölçen var mı? 
Bir zaman önce bu ekonominin Adalet Bakanlığı açıkladı; “Türkiye’de son on yılda kadın cinayetleri %1400 arttı”. Peki bu tabloyu açıkladıktan sonra ne yaptı aynı Bakanlık? 
Hiçbir şey yapmadı. Onun yapmadıklarını Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu yapıyor. 
Yıllardır her cephede sürdürdüğü mücadelesiyle, kızlarını, erkeklerin işlediği cinayetlerde kaybetmiş ailelere umut oluyor. Her gün kız kardeşleri öldürülürken rahat uyku uyuyamayan yürekli kadınlara da cesaret oluyor, mücadele yolu çiziyor. 
Platformun veri araştırmasına göre, kocası ya da eski kocası tarafından öldürülen kadınların oranı 2009 yılından 2010 yılına % 193 oranında artmış. 
Bu tablonun karşısında, hükümet ne yapıyor? Aile için bakanlık kuruyor, kadının adını hepten kaybediyor. 
Peki kadın cinayetlerinde öldürülen varlık kimdir? Aile midir? Yoksa açık açık ailenin üyelerinden hep aynı olanı; adı “kadın” olanı mı öldürülüyor?
Ellerinden gelse buna da “münferit” diyecektiler. 
Diyemediler, Platformun ve diğer kadın örgütlerinin mücadelesi sonucunda, kadını şiddetten korumak için yeni yasal düzenleme yapmak zorunda kaldılar ancak kadını değil aileyi korumayı öne çıkardılar. Madem aile diyorsunuz, ailesinden olan veya olmayan bir erkek tarafından, 
“aileleri” değil bizzat kendileri öldürülen kızları için adalet arayan, anne, baba ve kardeşler ne diyor bir bakınız Adalet Bakanlığı. Ceza kanununda da düzenleme yapılmadığı sürece, kızlarını kaybetmiş adalet arayan ailelerin yüreği soğumaz.
Ve hükümet, yasa önemli bir adım ancak Kadın Bakanlığı kurulmadığı, başbakan kadınlarla ilgili hep erkekler lehine konuştuğu sürece cinayetler önlenemez. 
Siz bu mevcut kafanızla “Kadın öldürmek istiyorsanız Türkiye’ye gelin” diyorsunuz adeta. 
Ama siz zaten “işçi öldürmek istiyorsanız yine Türkiye’ye gelin” de diyorsunuz. 
Şubat’ta baraj, Mart’ta AVM inşaatinde, her ay onar yirmişer işçi ölüyor. Ekonomide 17’deyiz, iyi güzel de, iş güvenliğinde sonunculuğumuza ne demeli?
2003-2011 yılları arasında iş cinayetleri oranı da %92 artmış. Bu veriyi de Çalışma Bakanı açıklıyor. Son beş yılda ölümlü iş kazalarının üçte biri de inşaat alanında. İnşaatçi AKP, buna istihdamı da artırıyorum diyecektir. Ama hayır; gökdelenlerle beraber ölümlerin istihdama oranı da yükseliyor. 
Hem yükselmese ne olacak? Diyelim ki istihdam oranına paralel olsun işçi ölümü. Eee? Bu ekonomide ölmeden çalışmak mümkün değil mi?
Aslında ölmeden yaşamak da mümkün değil bu ekonomide. Hala olmadıysanız, kanser olmadan yaşamak da. Çünkü “doğayı öldürmek istiyorsanız da Türkiye’ye gelin” diyor hükümet. Dünyanın vazgeçtiği enerji politikalarında; HES’ler, nükleer ve termik santraller, ödenemez pahada doğalgazlar konusunda o kadar kararlı bir başbakanımız var ki, işte şimdi Çalık gibi patronlar adına masalarda nasıl pazarlık yaptığı bir bir belgeleniyor. 
Bitmiyor ki; “çocuk öldürmek istiyorsanız Türkiye’ye gelin”. Uludere Katliamına hala bir anlamlı cevap vermeyen hükümet, ölen çocuklarımızın incecik bilekleri hala o battaniyelerin altından size bakıyor.
Ve “Alevileri ve aydınları öldürmek istiyorsanız koşun Türkiye’ye” diyor hükümet, Sivas Katliamında davanın zamanaşımından düşmesini “hayırlı olsun”la karşılayan başbakanı ile. 
Ve saymakla bitmiyor; “asker ya da gazeteci öldürmek istiyorsanız da Türkiye’ye gelin”. “Disco”da işkenceyle ve bilumum şüpheli nedenle askerde ölebilir burada gencecik fidanlar ve konu kapanır. Gazeteci katilleri ile poz poz fotoğraf çektirenler de terfi ederler. 
 
Ama hepsinin bir sonu var; 
Eğer “düşünceyi” öldürmek istiyorsanız gelmeyin; onu öldüremezsiniz.
Sizin ekonominiz ölümlüdür ama düşünce ölümsüzdür. Burada ve bütün dünyada. 
Sizin en son helikopterlerden halkın üzerine boşalttığınız biber gazlarınızın karşısında,
Hacı Zengin gibi, 
Düşüncesiyle meydanlara çıkmış ve ömrünü vermiş bütün kardeşlerimiz gibi ölümsüzdür.