Doktorlar, Metin Lokumcu’nun ölümüyle kimyasal gaza maruz kalma arasında nedensellik bağı olduğunu açıkladı. 

 
Daha önce Adli Tıp Kurumu Trabzon Adli Tıp Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi'nin raporunda ise 'kişinin ölümünün kendisinde mevcut kalpte enfarktüs ve intraalveoler taze kanamaya bağlı kalp ve akciğer hastalığı ile meydana gelmiş olduğu' sonucuna varılmıştı". 
 
Yani kimyasal gazdan ve etkilerinden hiç söz edilmemişti. 
 
Bir Zamanlar Anadolu filminde bir sahne vardır; otopside ölen kişinin akciğerlerinde taze toprak bulunur. Bu bulgu o kadar açıklayıcıdırki, katilin yargı sürecini de belirleyen olacaktır ve alacağı cezayı önemli oranda değiştirecektir. Filmdeki doktor şu ya da bu sebepten dolayı, bu bulguyu örter, otopsiyi kapatır. Doktorun davranışının değerlendirmesi bir yana, burada bilimsel bir bulgunun herhangi bir akademik çalışma değil, hayatın gerçekleriyle ilgili ne kadar açıklayıcı ve belirleyici bir özelliği olduğunu anlatmak istiyorum. 
 
Bu yüzden gerçek hayatımızda filmdeki gibi olamazdı, olmadı ve Lokumcu'nun ailesi adına harekete geçen 342 avukatın TTB'ye başvurusu üzerine TTB Bilimsel Araştırma Kurulu yeni bir rapor hazırladı. 
 
Bugüne kadar yapılan otopsi ve oluşturulan raporları esas alarak hazırlanan yeni rapor, ilk bakışta bize belki yeni bir şey söylemiyor gibi görünebilir. Ama işte filmi bu yüzden örnekledim; rapor şimdiye kadar söylendiği gibi Metin Lokumcu’ya ait bir sağlık sorunuyla değil, devletin uyguladığı kimyasal gaz ile illiyet bağı kuruyor. Bundan sonra beklenen, yeni raporun sonuçlarının hukuk sürecine yansıması ve sorumluların buna göre yargılanmasıdır.
 
Bu adımları, Metin Lokumcu’dan adını bile anmadan söz eden, içine düştüğü rezillikten Hopa davası ile kendini kurtarmaya çalışıp daha da rezil olan Erdoğan’ın hükümeti bunu kendiğinden yapar mı?
 
Yapmayacaktır elbet. AKP sağcı muhafazar bir kapitalizm ne gerektiriyorsa onu yapacak. 
Burada Metin Lokumcu neden öldü sorusuna geliyoruz sil baştan.
 
Başbakanın anmadığı adını bizim sonsuza kadar yaşatacağımız Metin Lokumcu, 
Herkesin akciğerleri temiz hava görsün istediği için, akciğerlerini verdi insanlığa. 
TTB raporuna göre, olması gereken ağırlığın iki katına kadar büyümüş akciğerleri gazın etkisiyle. 
Kapitalizm, allahın her günü azar azar zehirler nefesleri bir yandan. Bir yandan da kot taşlama işçisinin ciğerlerini taşa, Metin Lokumcu’nun ciğerlerini patlayacak bombaya çevirir. 
Kapitalizmin derelere saldırısı durduk yere değildir.
 
Dünya yüzünde uçsuz bucaksız topraklara girmiş, metalaştırma kamyonu doğada geçmediği yol bırakmamıştır. 
 
E, Türkiye kapitalizmi de böyle olmak, kamyonu sürmek zorundadır, derelere ormanlara, evlerin çinde bakıma ihtiyaç duyanlara, okullara ve hastanelere. Şimdiye kadar yeterince “mal” haline getiremediği ne varsa bulmalı, allamalı pulalmalı pazara sürmelidir. Yoksa bu canavar rahat nefes alamaz. Tam ve kesin biçimine ulaşamaz. Ve yarı yolda durması, ölüm demektir onun için. 
İşte bu canavar nefes alsın diye bütün insanlığın akciğerlerinin feda edildiğini biliyordu Metin Lokumcu.
 
Bu rezaleti ortadan kaldırmak için bir fikre sahip olduğu, bu fikirle örgütlendiği ve örgütlü bir mücadele içinde, müthiş bir özgüvenle, bayrak gibi dalgalandığı o anda, orada,
Bu yüzden öldürüldü. 
 
Son sözleri ve döğüşü bütün insanlığa ve doğanın bütün canlılarına mirastır onun. 
Bu miras, Japonya’da nükleer sözünü daha duyar duymaz sokaklara dökülen nükleere karşı binlerce insan ile kardeşdir. Güney Amerika’dan, Afrika’dan Avrupa’ya Asya’ya ezilen halkların mücadelesinin olduğu bütün kıtalardan da kardeşleri vardır. 
 
Kapitalizm ne kadar dünyalıysa, o kadar dünyalıdır. 
 
Ama ayrıca, kapitalizm ölümlüdür, bir bilimsel bulgular, bir de bu miras ve işte bu nedenle Metin Lokumcu ölümsüzdür.