“Türkiye’de bir ilk. Bundan böyle kadına bir tokat atan karşısında Bakanı bulacak” haberini görünce yüreğimiz çarptı.
Sene neredeyse 2012’de, ekonomisi G-20 olmuş bir ülkede, kadınların değil tokat yemek günde dörder beşer öldürüldüğü zamandaydık.
Bölgesel güç olma havasında giderken, adeta kadın öldürmenin “serbest bölgesi” haline gelmiş bir ülkede, bu haberler kadınlar için çok önemliydi.
Aynı zamanda devletin hak ihlallerinde ve adaletsizlikte skor yaptığı, bu alanda müthiş “ilk”icatlara imza attığı günlerdeydik.
Bu nedenlerle duyunca yüreğimizi çarpıtan “ilk” in; Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Türkiye’de ilk kez bir kadın cinayetine doğrudan müdahil olmak için başvurusu çıkması, yürek ferahlatan bir tür iyi haber elbette.
Devletin, koruyamadığı -neredeyse her seferinde savcılıklara koruma talebinde bulunmuş ve sonuç alamayıp öldürülmüş- kadınların dava süreçlerine müdahil taraf olarak dahil olup, en azından hak arayışına sahip çıkıyorum demesi de bir adımdır.
Bu adım çok dikkat çekici biçimde, öldürülen kadınların ailelerinin devletten umudu kesip Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na başvurmalarının ardından atılmıştır.
Bu anlamıyla platformun mücadelesinin önemli bir kazanımıdır.
Ölümleri durdurmak konusunda acz içindeki devletin, hiç değilse kadınların ölüsüne sahip çıkması adımı için bile uzun ve zorlu bir mücadele verildi. Sokakta, adliyede, mecliste, iletişim araçlarında, her tür kanalı zorlayarak göreve çağırılan Bakanlık, nihayetinde en azından dava süreçlerinde göreve geldim yanıtını veriyor.
Bu yanıt, elbette değerlendirmeye de muhtaçtır. Bütün gelişmelerde olması gerektiği gibi, değerlendirme yaparken ilk yapılması gereken, hak arayan öznenin kendisinin ne dediğine bakmak.
Geçtiğimiz sene boşanmak istediği kocası tarafından öldürülen Pınar Civek’in kızı, Bergama’daki davada ilk tecrübesi yaşanan müdahillik süreci için “Bakanlığın uygulaması bize güç verdi. Yalnız olmadığımızı anladık. Devlet bu kararla, ‘Biz annenin öldürülmesine mani olamadık ama öldürene ceza verilmesi için yanınızdayız’ mesajı verdi” açıklaması yapıyor.
Bakanlığın müdahillik başvurusu, teşkilat ve görevleri hakkında kanun hükmünde kararnamenin 2. ve 9. maddeleri gereği kadına yönelik şiddet eylemleri ile ilgili kamu davalarının, devlet adına müdahale edilmesi ve davalara katkıda bulunulması amacıyla mağdur veya müşteki olanların yanında yer almanın Bakanlığın görev ve sorumlulukları dahilinde olmasına dayanıyor.
Şimdiye kadar öldürülen kadınların yakınlarına bir başsağlığını bile çok görmüş olan bakanlığın, adalet aradığımız mahkemelere başvurup, “ kamu davasına katılmayı, sanığın cezalandırılmasına karar verilmesini talep etmesi” ve yeni yasal düzenlemelerle kadına yönelik şiddet davalarına katılmak için hazırlık yaptığını açıklaması iyidir. Duruşmalara kadın örgütlerinin katılımının, hak arayan ailelere nasıl güç verdiğini ve davaların seyrini nasıl değiştirdiğini gördük, yaşadık. Devletin Bakanlık düzeyinde kadının yanında yer alması ise mahkeme heyeti üzerinde çok daha güçlü etki yaratabilecektir.
Bütün bunlarla birlikte; bu adımın gerçek bir yaptırım olabilmesi için Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun ve diğer gönülllü kadın örgütlerinin müdahillik sürecinin içinde olması son derece gereklidir. Çünkü birincisi; bakanlık halen “kadın” değil, içinde öldürüldüğümüz “aile” bakanlığı olmaya devam ediyor.
İkincisi; Fatma Şahin ise hiç şüphesiz, Theacher İngiltere’sinden gelmiş gibi olan Kavaf’a göre, sürece sorunları sahiplenerek girdi. Ancak son dönemde başbakanın kadınlar konusunda olmayan görüşlerinin bilimselliğini kanıtlamaya adandı . AKP’nin muhafazakar sağ merkez görüşünden ayrı düşmesi mümkün değildi, o da başlarken verdiği “belki cesaret eder” umudunu geri alıyor, bunu da bir takım “ilk” lerle gerçekleştiriyor şimdi. Mesela dün de bir röportajında “feminist” olduğunu söyleyerek bir “ilk”e imza attı ama devamında feminizminin tam AKP tarzı bir feminizm olduğunu anladık.
Üçüncüsü; Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun meclise sunduğu yasa aylardır halen onaylanmadı. Şike yasası iki haftada onaylanır, alelacele KHK’lerçıkarılırken, her gün beş kadının ölümünü engelleyecek olan yasa bekliyor.
Dördüncüsü ve en önemlisi; asıl mesele cinayetleri durdurmaktır.
Kadınları korumak asıl meseledir ve bunu Fatma Şahin’in feminizmi sağlayamaz. Yüzlerce yıldır süren ezme-ezilme çelişkisini ortadan kaldırma çabası, yani örgütlü kadınların ortak mücadelesi sağlar bunu.
Devletin de içi rahat olsun, bu mücadele ona da bir kadın örgütü armağan edecek; Kadın Bakanlığı.