Taraf Gazetesi'nde liberal köşe yazarlarının başlattığı, hayret verici bir “sosyalizm” tartışması var. Hayret verici çünkü sosyalizm, sadece fikir düzeyinde bile bu yazarlar tarafından terk edilmiş iken, katilin ısrarla cinayet mahalline dönmesi misali dönüp dönüp sosyalizm tartışıyorlar.

 
Kendi aralarında tartışmanın da pek tadı olmadığı için, ısrarla diğer köşe yazarlarını katılıma davet ediyorlar ve Taha Akyol atlıyor üzerine davetin, bir yandan “niyetim yoktu, ısrar nedeniyle geldim” diye ekliyor. Kendi aralarında anlaşmış bile olabilirler, o kısmı allaha havale ediyorum.
 
Ve akıl onlarda var, başka kimsede yok ya, şimdiye kadar hiç aklımıza gelmemiş şeyi söylüyor; “sosyalizm ekonomiyi becerememiş” müthiş analizini yapıyor.
 
Taha Akyol’a göre “sosyalizmin bitişi”, bize göre Sovyetler Birliği’ nin dağılması, emperyalizm nedeniyle de değil piyasaya ayak uyduramayış  nedeniyle olmuş ve zaten de bu beklenirmiş.
 
Şüphesiz ilk defa söylenmiyor bu sözler.
 
Liberaller ile tam sağcıların,  şimdi bu tartışmayı körüklemeye neden ihtiyaç duydukları asıl mesele.
 
Normalde ömürlerinin geri kalan bölümünü AKP’yi allayıp pullamaya adamış bu kalemler, neden değerli vakitlerini geride bıraktıkları ve zaten başarısız buldukları sosyalizm fikrini bu hararetle tartışmakla harcasın ki?
 
Kendi ait oldukları sınıfsal konum, toplumun çok küçük bir azınlığının güvenliğini sağlamak için, hiç tereddüt etmeden toplumun en büyük çoğunluğunun kanını dökmeyi savunmayı gerektirdiği için.  
 
Yani onlardan beklenen bu.
 
Şüphesiz kapitalizmin kötülükleri karşısında, sosyalizmin -gençlik hatalarına rağmen- üstünlüğünü uzun anlatmaya gerek bile yok bugün. İki büyük dünya savaşı, sayısız bölgesel savaş, koca kıta Afrika’nın açlığı, Hiroşima, Auschwitz, Fukuşima yeter de artar bile.
 
İçinde yaşamaya başladığımız ekolojik krizi ve bu felaket karşısında kapitalizmin ne yapıp yapmadığını görmek de yeter.
 
Örneğin Kanada’yı nasıl bilirsiniz arkadaşlar?
 
İyi kapitalist değil mi. Bu sağlıkta, eğitimde ve sosyal haklarda pek bir iyi kapitalist olan Kanada, son hafta ne yaptı?  Karbon salınımını azaltmanın kendisine çok büyük maliyet yüklediğini, bu yüzden Kyoto’dan çekildiğini açıkladı. Ve ekledi; “Çin Kyoto’da yoksa, ben de yokum”. 
 
Rekabetler dünyasında olacak olan budur.  İşte en iyi kapitalistin bile becerikli ekonomisinin arka planı.
 
Ama Taha Akyol ve liberal tartışma arkadaşları kendi özçıkarları da öyle gerektirdiği için düzeni savunacak. Devamında Stalin, Çernobil, Aral Gölü gelecek.
 
Gelsin, bizim yüzleşmeye niyetimizde var, cesaretimiz de. Bizim işimiz hızla tamamlanır, yetmiş seneyi ve dolayısıyla gencecik bir hareketin deneyimini konuşacağız.
 
Onların yaşlı kapitalizmin basit meta üretimiyle birikmeye başlayan 13. yüzyıldan itibaren, kan ve gözyaşı dolu yüzyıllarla hesaplaşmaları lazım.
 
Ve bu günlerde asıl onların “görevleri tehlike” ve korkuyorlar yerine getiremekten.
 
Taha Akyol’un yazıyı yazdığı aynı gün, gazetelerde bir başka haber daha var: kapitalizmin kendi  yetiştirdiği kahin Roubini, "Kemerleri bağlayın, 2012 çok daha zor geçecek" diyor. 
 
Yeni yılda Türkiye  ekonomisinin de zorlanacağını öngörüyor.
 
Boşuna değil bu hararetli tartışma.
 
Boşuna nemalanmıyorlar bazı entellektüeller AKP’den, şimdiden  gelecek yılın ekonomik risklerine karşı  hazırlık yapmaları isteniyor onlardan.   
Ya kemerler iyi bağlanmayıp, AKP’nin Türkiye’nin dört yanına taşıdığı AVM’ler de yağmalanırsa?
 
Ya bu elit beylerin yaşam standartları ve tarzları da değişmek zorunda kalırsa?
 
Herşeyin bir bedeli var işte.
 
2012 onların kabusu. Bizim umudumuz.