Her ay ekonomiye dair veriler açıklanıyor. Açlık sınırları, yoksulluk sınırları, işsizlik, enflasyon oranları… Rakamlar havada uçuşuyor. AKP’ye yakın istatistik kurumları verilerini açıklıyor, doğruluğu yanlışlığı tartışılıyor. Yol TV sokak röportajlarında soruyoruz “Yoksulluk sınırının altında mısınız?”. Cevap hiç şaşmadı. “Ben istatistikleri bilmem, bak cebimde ne kadar var!”. Bugün verileri bir kenara bırakıp halkın cevaplarıyla Türkiye gündemine bakalım.

Erdoğan’a biraz abartı gelen, milyonlarca insanın uykularını kaçıran yoksulluğu, etiyle kemiğiyle yaşayanlardan dinliyoruz. Soru ne olursa olsun en çok duyduğumuz söz “7 uçakla Kıbrıs’a gideceğine, bir kere halkın içine girsin de halimizi görsün”. “Bir yüzüğüm var” diyen Erdoğan’la iki yeni saray yaptırma hazırlıkları yapan Erdoğan’ın çelişkileri gün geçtikçe büyüyor. “Ekonomi şahlandı” cümleleri artık kendi seçmeninde bile karşılık bulamıyor. Bırakın halkın arasında, pazarlarda şöyle bir tur atmayı, otobüslerden çay fırlatırken bile bir sitemle karşılaşıyorlar.

Medyanın %90’ını elinde tutan AKP iktidarı tüm ekonomik kalkınma güzellemelerine rağmen neden ikna edemiyor bu insanları? Bir söz vardır “Kuru laf karın doyurmaz”. Evet doyurmuyor. Akşam haberlerde ekonomik reform açıklamaları dinleyen insanlar, evdeki buzdolabını açtıklarında o sözler uçar gider akıllarından. Çocuğuna istediği meyveyi alamayan bir babaya istediği kadar reform anlatın, yemezler, yemiyorlar da!

Çok değil bir sene önce “Sosyal hayatımız kalmadı, ailemizle vakit geçirecek zaman kalmıyor” cümleleri duyduğumuz insanlardan bugün açlık dinliyoruz. Hasret kalınan şeyler gezmek tozmak değil, yeme-içmeye dönüyor. Üstelik yeme-içme tepkileri bile gitgide şekil değiştiriyor. Bir kilo etin fiyatından yakınan halk, şimdi ayçiçek yağını, sütü, ekmeği konuşuyor. En temel ihtiyaçları bile alamayacak hale gelen bu insanların karnını hangi laf doyurabilir?

Koronavirüs önlemleri anlatılıyor gece gündüz. Önlem alınsın, halk sağlığı korunsun ama nasıl? Ana akım medyada onlarca kez doğru maske kullanımı anlatıldı. İki kat maske takılsa korur mu? Hangi tür maske daha etkili? Peki bir maskeyi bir ay boyunca takan kimseyi tanıdınız mı hiç? Röportajlarda her hafta tanıyoruz. Bu insanlar ‘sorumsuz, bilinçsiz kişiler’ değil üstelik. “Maskesiz çıksam polis para cezası keser, her gün maske alacak parayı nereden bulayım?” Günde 30-40 lira kazanıp evini geçindirmeye çalışan bir kağıt toplayıcısından duyduğumuz cümle bu. İşte bu cümlenin ağırlığını asla anlamayacak insanlar tarafından ‘yönetiliyoruz’. “Bir maske de alamıyorlar mı canım?” Alamıyorlar canım. Nasıl ki devlet bir maskeyi bile ücretsiz dağıtamıyorsa, o abimiz de bir maskeyi alamıyor. Peki burada esas sorumsuz davranan kim? İşte biz bu sorunun cevabının peşindeyiz.

AKP Seçmeninin Değişimi

Peki herkes yoksulluktan dert yanıyorsa, röportajlardaki o tartışmalar neden oluyor, hiç mi AKP’nin ekonomi politikalarını savunan yok? Elbette var. Ama o savunmalardaki argümanların da çıtası gün geçtikçe düşüyor. “Herkesin arabası var” çıkışı “Herkesin cebinde telefonu var” argümanına düştü. 2021 yılında, telefonu olan kişinin aç olmadığına getiriliyor laf. Burada suçlu olan telefonla yoksulluk seviyesi ölçende mi? Değil. “Bak” diyor, “Ben emekliyim çalışıyorum, senin gibi şikayet etmiyorum”. Esas mesele, emekli olup çocuklarıyla, torunlarıyla vakit geçirmesi, dinlenmesi gereken bir kişinin ikinci bir işte çalışmak zorunda kalmasıdır. Yüzlerce kişi görmüşüzdür “Yıllarca AKP’ye oy verdim, ellerim kırılsaydı” diyen. Mutlaka birileri de çıkar “Beter olun” diyen. İşte düşülen en büyük yanlışlardan biri bu. Suçu hemen yanı başımızdaki o insanda aramak. Oysa yukarıda bahsettiğimiz argümanların değişmesi gibi, insanlar da değişir, fikirler değişir. İnsanın canı neyden yandıysa ona tepki verir. “Bir makarnaya, kömüre oy verdiniz” demek kolay olan. O makarnaya, kömüre muhtaç bırakılan insanın, neden muhtaç kaldığını sorgulamak, değiştirmek için adım atmak zor olan. Yıllarca askıda ekmek, askıda kıyafetin ne büyük yardımseverlik olduğu anlatıldı. Bir ekmek aldığında, bir ekmek de askıya bırakan büyük insanlık timsali… Aynı kampanyayı MHP yapınca dayanışma kampanyalarının pelerinsiz kahramanları, yardımseverler topluluğunun yılmaz savaşçılarının da sesleri kesildi. Çünkü halktan yükselen bir ses vardı, “Bana sadaka verme, iş ver. Yardım etme, yardıma muhtaç kalmayacağım bir hayat ver”.

Bu seslerin daha gür duyulması için mikrofonu halka uzatmak önemlidir. Konular biraz hararetlenince ‘dostlar meclisindeyiz, gerilip de aramızı bozmayalım’ diyenlerin yanında, sokak ortasında bağıra bağıra tartışan insanların ağzından çıkan her cümle önemlidir.
Argümanların değişmesi, fikirlerin değişmesi, insanların değişmesi, en önemlisi de bir babanın, çocuklarına meyve alıp-alamayacağına 3-5 kişinin karar verdiği bu düzenin değişmesi için bıkmadan sormak, sorgulatmak önemlidir.