AKP nasıl bir toplum hayal ediyor? İstiyor ki kadınlar sessiz kalsın, işçiler itaatkar olsun, gençler soru sormasın. Başka parti olmasın, olacaksa MHP gibi olsun. AKP’nin fikirlerini AKP’den önce savunsun. 

Böyle bir toplum olsa ne güzel, hem iktidarları baki olur hem hayalleri gerçek olur. Ama böyle değil işler. Gerçekler farklı. Genç bir insanın ömrü kadardır iktidardalar. Yasa çıkarma, değiştirme, uygulama yetkileri var. Kolluk kuvvetleri, savcıları, hakimleri var. Üniversitelerde hocaları, belediyelerde kayyımları var. Tonla paraları, bu paraları akıttıkları yandaş medyaları var. Tüm bunlara rağmen hala fabrikalarda eylem yapan işçiler, sokakları dolduran kadınlar, ne yaparlarsa yapsınlar bir türlü kendilerine oy vermeyen gençler var. Üstelik hepsinin de gayet net ve güçlü istekleri var. Gençler parasız eğitim, iş istiyor; kadınlar yaşam hakkı ve eşitlik, işçiler hakları peşinde. 18 yılın sonunda onca provokasyona, baskıya, katliama rağmen toplum AKP’nin istediği çizgiye gelmiyor.

Peki nasıl oluyor da muhalefet genelde doğru adımlar atmazken, solcular neredeyse hiçbir gelişmeyle doğru ilişkiyi kuramazken, AKP de baskıyı artırırken yine de istediği toplumu inşa edemedi bu kadar yılın sonunda? Çünkü AKP’nin hesaba katmadıkları var. Başka ve direkt gözlemlenemeyen bir halk muhalefeti var: Modern taleplerin çerçevesinde şekillenen. Modern talepler ise doğal olarak muhaliftir, yenilik ister, özgürlük ister. Yaşamdan beklentilerimiz birbirinden hiç farklı olmadığı için böyledir bu. Hepimiz bir tane hayatımız olduğunu biliyor ve bunu da istediğimiz gibi yaşamak istiyoruz. Bu yüzden gereken şeyler; önce rahatça karnımıza doyurmak, ardından özgür olmak. Bir tat alacaksak bu hayattan, böyle alacağız. Bu çok temel kaygılar AKP’nin ve onun gibilerin; insanların hayatını, onların fikirlerini, istediklerini, planladıklarını sormadan değiştirme çalışmalarına izin vermiyor. AKP tartışmasız itaat istiyor ama halk hayattan payına düşeni istiyor. Bu pay her şey olabilir. Belki istediği kıyafeti giymek, istediği şehre gitmek, istediği kitabı okumak. Hayattan payını alma isteği herkesin içinde aynı oranda. Böyle olunca muhafazakar insanlar da AKP ile bir tartışma yürütüyor. 

Örneğin, AKP yıllarca başörtüsü sorunu üzerinden kitlesini konsolide etmeye çalıştı. Konu henüz taze iken bunu sağladı da. Ama uzun vadede başörtüsü konusu pek çok açıdan inançlı kadınlar için sorun oluşturmaya başladı. İlk olarak AKP’li erkekler bir “başörtülü kadın” prototipi çizdi ve kadınları buna uymaya zorladı. Bu prototipe göre başörtülü kadınlar kocalarına itaat eder, erkek arkadaş edinmez, dar giymez, oje sürmezdi. Elbette kabul görmedi. Başka bir yönüyle başörtüsü takma özgürlüğü, “örtüsüz kadın perdesiz eve benzer” gibi açıklamalarla başörtüsü takmayan kadınlar için bir baskı aracı hale getirildi. Kadınlar bunu da kabul etmedi. Bugün AKP’nin içindeki tartışmalardan biri de bu konu. Kadınlar, onların istedikleri gibi olmadı. İtiraz ettiler. Somut durum olarak azımsanmayacak oranda başörtüsü takan kadın “bana da, benim gibi olmayan kadına da karışamazsın” deme cesaretini gösterdiler. Bu önemli bir örnek.

Aynı doğrultuda başka bir konu dindar nesil yetiştirme hedefi. Erdoğan bu hedefini yıllar önce açıkladı, başarıya ulaşamadı. Muhafazakarlığın iktidarda olduğu vakitlerde deizme yönelen gençlerin sayısı “patlama” kelimesi ile ifade edebilecek oranda arttı. Gençler fragmanı gördü. Şeriat hayatımızın olası bir gerçeği değilken inançlı insanlar için romantize edilen, varılacak bir hedef olarak anlatılabiliyordu belki. Ama AKP olası bir dini yönetim nelere sebep olabilir, uygulamaları ile anlattı. Kendisi gibi düşünmeyen herkese açıktan saldırdı. Varsayımları, kendi kitlelerinin de bu açık saldırılara itiraz etmeyeceğiydi. Kendisi gibi yaşamayanlara yapılan her baskıyı hak görecekleriydi. Oysa karşılaştırma iyi bir öğrenme yöntemidir. Durum böyle olmadı.

Bugün AKP’nin içinde bulunduğu sıkışıklıktan kaynaklı uyguladığı baskı ve manipülasyon çabaları artmış durumda. Yakın örnekleri, CHP’li gencin tutuklanması ve camilerden Çav Bella çalınması. İki örnek de, AKP’den beklenmeyen şeyler değil elbette. Bu hamlelerin daha geniş çaplı olanlarını yukarıda anlattığımız üzere önce de denediler. Sonuç umdukları gibi olmadı. Toplum, baskı doğrudan kendisine yönelmiyorsa eğer, böyle dönemlerde bu sorunu göz ardı etme eğiliminde olabilir. Veya ekonomik durumun daha sorunsuz olduğu dönemlerde, bir kesime yönelik baskıları dikkate almayanların sayısı çok olabilir. Fakat ortada refahı ya da ekonomi adına tek bir iyi emarenin olmadığı, böylesi bir dönemdeyiz.  Elbette bir çok itirazı toplum bizzat kendisi dile getiriyor. İtiraz eden sadece muhalif gruplar değil. Haliyle baskı sadece bir kısım muhalife değil topluma yöneliyor. İtiraz eden direkt olarak karşı kutup ilan ediliyor. Ortada refah adına ne var diye soran bir toplum, nasıl itiraz etmesin? Ekonominin iyileşmesi ihtimalinden de fersah fersah uzakken, neden mutlak sessizlik hakim olsun ki? Olamaz.

Ellerinde tuttukları bu kadar imkana rağmen çok uğraşmak zorunda kalıyorlar. Çünkü her seferinde aynı hataya düşerek toplumun kendileri kadar ruhsuz, vicdansız, gözünü kin bürümüş olduğunu düşünüyorlar. Oysa insanlık hep ilerledi. Bugün, bu olmamış gibi konuşuluyor. Popüler olan anlatı; insanlığın hep bir diğerine düşman olduğu. Bugün de bunların biraz kılıf değiştirerek yine böyle olduğu. Hayır, öyle değil. İnsanlık tarihi, köleliği silip attı. Feodalizmi yıktı. 8 saat çalışma hakkını kazandı. Tarih inişli çıkışlı bir çizgiyse de geniş bir perspektiften bakınca çizgi hep daha yeni olana yöneldi. AKP bu akışı hesaba katmıyor. Bu akışı durdurabileceğini zannediyor. 

AKP’nin yaratmak istediği görüntüye aldanmayalım. Görüyoruz ki at onların olsa da meydan onların değil. Yazı boyunca önemli bir olumluluğu andık ama ülkede toplumsal muhalefet çok güçlü yanılsamasına da kapılmayalım. Gerçeği anlamaya çalışalım. Gerçek, her şeyin değişebileceğidir. Daha özgür, daha yenilikçi, daha eşitlikçi bir topluma doğru ilerleyebileceğimiz gibi tersi de mümkün. Burada gidişatı iyiye doğru belirleyecek olan, hayatın akışına dair fikri olan herkesin ne yaptığı, ne yapacağıdır.