Normalde sokaklarda 23 Nisan kutlamasını, çocuklar bakanların, valilerin koltuklarına oturdu haberlerini izlerdik. Ancak koronavirüs sebebiyle online olarak koltukları çocuklara vermeleri, videolarla kutlamaları izliyoruz.
Elbette 23 Nisan’ı doyasıya kutlamak tüm çocukların hakkı. Gönlümüz bundan yana, mücadelemiz hep bunun için.
Çocukların yaşadığı bir dünya diyoruz, hemen aklımıza 9 yaşındaki Ceylan Aslan geliyor. Karısını bıçaklamaktan tutuklanmış fail cezaevinden çıktıktan sonra işkenceyle Ceylan’ı öldürdü. Tabi hemen gözler infaz düzenlemesine çevrildi. Nasıl çevrilmesin ki infaz düzenlemesinde kadına ve çocuklara yönelik suçlar yok diye kendilerini rahatlatmaya çalışanlar vardı. Ama kadınlar, çocuklar, yakınları herkes diken üzerindeydi. Failler serbest bırakılınca kadınların, yakınlarının hemen haberdar edilmesi, acilen tedbirlerin alınması gerekirken haber dahi verilmiyor. Kadınlar, çocuklar nasıl tedirgin olmasın? Evet, Ceylan’ın faili infaz yasası ile cezaevinden çıkmamış. Bunu hemen hızla yapılan açıklamalarla öğrendik. Peki bu durum, yetkililerin sorumluluğunu bir anda ortadan mı kaldırdı? Elbette hayır. Var olan infaz düzenlemesinin sorgulanmasını, kadınları ve çocukları korumak için acil adımlar atılması gerekliliğini bir kez daha ortaya çıkarmadı mı?
Çocuk istismarının "affı" olmaz
Olağanüstü dönemlerde en fazla kadınların ve çocukların etkilendiğini biliyoruz. Mevcut güç ilişkileri içerisinde, yaşadığımız eşitsizlikle, kadınlar ve çocuklar en fazla şiddete, istismara, sömürüye açık hale gelenler oluyor. İşte o yüzden kadınlar, hem kendileri hem de çocukların korunması için olağanüstü tedbirler alınsın istiyor. Ama bizim ülkemizde iktidar ne yapıyor, infaz yasasını hemen meclisten geçiriyor. Bir de üstüne, çocukların kendilerini istismar eden kişilerle evlendirilirse cezasızlığı öngören bir maddeyi infaz yasasına eklemeye çalışıyor. Neyse ki bu deneme geri püskürtüldü, ama yeniden gelip gelmeyeceği belli değil.
Ülkemizde çocuk istismarı verileri bile tam açıklanmıyor. Verileri açıklamamak bu suçu ortadan kaldırmıyor. Aksine suçun üzerini örtüyor, suçu işleyenlere cesaret veriyor. Bu ülkede istismarı ortaya çıkarmak için tüm toplum, kadınlar mücadele ediyor da yetkililer istismarın üzerini örtmekte inatla ısrar ediyor. Sanki bu ülkede Ensar Vakfı’nda, Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde onlarca çocuğun istismar edilmesi rezaletleri ortaya çıkmamış, her gün çocuklar istismar edilmiyormuş gibi.
Planladıkları yasa, giderek artan çocuk istismarının devlet eliyle örtülüp meşrulaştırılması, cezasız bırakılması ve istismarın devam ettirilmesi anlamına geliyor. Bu konu açılınca sürekli önümüze “mağdur aileler” getiriliyor. Peki, bu “mağdur ailelerden” bahsedilirken neden binlerce kız çocuğunun zorla evlendirilmiş olmasından, hayatlarının ellerinden alınmış olmasından bahsedilmiyor? Ya da bir mağduriyet söz konusu ise kamu neden bu mağduriyetleri gidermiyor?
Çocuk evliliği, çocuk gelin gibi tanımlar olamaz; çocuk ile evlilik, çocuk ile anne kelimeleri yan yana gelemez. Bu kadar net.
Bu ülkeyi yönetenler bu düzenlemeler yerine, kadınların ve çocukların can yakan meselelerini çözmek için somut adımlar atmak zorundadır. Eğer illaki çocuklar için somut adımlar atmak isteniyorsa; önce çocukları yaşatma, sonra da tüm haklarını kullanmaları için adım atılsın. Rabia Naz’a ne oldu diye 2 yıldır soran aile ve tüm toplum için gerçek açığa çıkarılsın. Bir ülke, bir çocuğa ne olduğunu açığa çıkartmak için 2 yıldır mücadele etmeye mecbur bırakılır mı, bu ayıp yetsin artık.
Biz sadece sorunları değil çözüm yollarını da açık açık söylüyoruz. Her ay bu ülkede kaç çocuk istismar ediliyor, bunu açıklayın. Çocuk istismarının önüne geçmek için halihazırda var olan Çocuk Hakları Sözleşmesi, İstanbul Sözleşmesi, Uluslararası Lanzorate Sözleşmesi ve Çocuk Koruma Hizmetlerinde Koordinasyon Strateji Belgesi’ni uygulayın.
Tüm çocuklar için eşit ve parasız eğitim hakkını verin. Bugün evlerinde online eğitimlere katılma imkanına sahip olamayan binlerce çocuk var, onlar için elinizi taşın altına koyun.
Bu ülkede tüm çocuklar eşit değil. İşçi çocukları açlık, yoksullukla yaşarken, sömürülen yüz binlerce çocuk işçi varken, ellerinde her imkana sahip olanların çocukları ile onlar eşit olamaz. Elbette bu temel eşitsizlik ortadan kalkmadıkça çocukların da eşit olması mümkün değil. İşte bu yüzden, her biri için ayrı ayrı mücadele etmeye devam edeceğiz ve çocuklar için gerçek bayramları var edeceğiz.