Evet korona salgınıyla dünyanın yanıp kavrulduğu günlerdeyiz.
Bu süreçte alınan önlemlerden biri de uzaktan eğitim.
Gelin sürecin en başına gidip neler olduğuna bir bakalım.

Daha virüsün yayılmaya başladığı ilk günlerde öğrenciler gece vakti devlet yurtlarından sokağa atıldı, pardon gece üçte başka yurda taşındı. Hani KYK diyor ya hiçbir öğrencimizi mağdur etmedik, sadece olağanüstü bir durumda başka yurda taşıdık diye, peki önceden önlem alınamaz mıydı?

Olağanüstü bir durumda olduğumuzun farkındayız. Herkes de sistemin gençlerin ve emekçilerin yanında olmadığının farkında olsun. O yüzden akıllarına ilk bizleri sokağa atmak geldi. Bu süreçte ağzını açmayan Gençlik ve Spor Bakanlığı “11 bin kişi yurtlarımızda karantinada” diye geçenlerde açıklama yaptı. Bu övünülecek bir durum değil.

Virüs kapmış olma ihtimali olan binlerce kişiyi yurt odalarına doldurularak önlem alınamaz. Karantinaya alınan kişilerin hastanelerde hekim kontrolünde olmaları gerekir ama ancak virüsün 10. gününde özel ve vakıf hastaneleri devreye sokuldu.

Yurtlarla ilgili umreden gelenler ne demişti? "Ahır gibi burası. Burada yaşanmaz!" Evet o ahır gibi yurtlarda kalıyoruz, kalmaya çalışıyoruz, üstüne bir de para veriyoruz. Üstelik öyle olduğuna bakmayın, o yurtlarda kalabilmek bile herkese kısmet olmuyor.

Kalmadığımız yurdun parası, gitmediğimiz okulun harcı

Bizden gece vakti attıkları yurtlar için para istiyorlar. Devlet yurdundan özel yurda ve apartlara kadar hepsi öğrencilerin yakasında, kalamadığımız yurtların parasının peşindeler. Hiçbir öğrenci kalmadığı yurtların parasını ödemek zorunda değil.

Barınma en temel hakkımız. Devlet tarafından tüm öğrencilere ücretsiz sağlanması gerekirken normal şartlarda devlet yurtlarına bile para ödüyoruz. Bu süreçte, virüsten her gün insanların öldüğü bugünlerde kalmadığımız yurtlara para ödemeyeceğiz.

Konu yurtlarla da bitmiyor. Yılın başında ödediğimiz yüzlerce lira harç paraları var. İşlenmeyen dersin, gidilmeyen okulun harçlarını geri istiyoruz. 

Bu açgözlüler hiçbir şey yokmuş gibi en zor zamanlarında emekçilerin, gençlerin kapısına dayanıyorlar. Evlerde kalan binlerce öğrenci de kirasını, faturalarını nasıl ödeyeceğinin derdinde, yemekhaneden ucuza yemek yiyemediği için beslenmenin derdinde. Gençler şimdiye kadar hep okurken çalışmak zorunda oldular ama şu an çalışamıyorlar. “Evde kalın, aman evden çıkmayın” diye çağrı yapmak, tweet atmak kolay peki evde kalamayanlar ne yapacak? Günlük işlerde çalışan ve şu an işine gidemeyenler ya da fırsat bu fırsat denilerek işten atılanlar? Bununla ilgili bir önlem yok.

Öğrenci evlerinden fatura alınmamalı. Ankara Büyükşehir Belediyesi bunu yaparken geri kalan 80 şehrin belediyesi izliyor. Öğrencilerden fatura alınmamasının bir lütuf olmadığını ve hakkımız olduğunu bilelim.

Çalışamayan, bir geliri olmayan öğrenciler kiralarını da ödeyemez. Kira konusunda da öğrencilere destek verilmeli.

Verilemeyen eğitim

Üniversitelerin uzaktan eğitime geçeceği belli olur olmaz YÖK’ten yapılan açıklamada şöyle bir cümle geçiyor: “Üniversitelerimizin yetkinliklerine ve yeteneklerine güveniyoruz.” Evet YÖK sadece üniversitelerine hatta hocalarına o kadar güveniyor ki başka hiçbir şey yapmasına gerek olmadığını düşünüyor. Ülkenin en köklü üniversitelerinden birinde, İstanbul Üniversitesi’nden yapılan açıklamada “öğretim elemanının tercihleri doğrultusunda” senkron ya da asenkron eğitim olabilirmiş. Yani hoca ders anlatmak isterse video çekerek ya da skype üzerinden size anlatabilir. Ancak rektörler ve YÖK’e göre buna zahmet edilmesine de gerek yok. Akademisyenlerin sisteme ders notu yüklemesi ya da öğrencilere kitaptan sayfa aralığı söylemesi yeterli. Online diye anlattıkları dersi bile uygulamamak yönünde hareket ediyorlar. Öğrencilerin kitaptan kendi kendilerine okuyarak öğrenecekleri, notlara bakarak anlamaya çalıştıkları şey eğitim sistemi değildir.

“İçeriğe destek olmak ve bu alanda çeşitliliği artırmak amacıyla TRT tarafından YÖK’e tahsis edilecek kanal üzerinden ortak dersler yayınlanacaktır. Bu konuda destekleri dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisi ve TRT'ye teşekkür ederiz.”

Bu cümleler YÖK’ün açıklamasından. Neymiş çeşitlilik olacakmış. Kim ders almış, nerede almış? Ne çeşitliliği, öğrencilerin çok büyük bir kısmı ders alamıyor. Zaten teşekkür ettikleri gibi YÖK’e tahsis edilen kanal da yok. Uzaktan eğitim süreci başladığından beri TRT’nin herhangi bir kanalında üniversiteliler için online eğitim dersleri verilmedi.

Birçok üniversite “internetten eğitim” veriyoruz diye reklam yapıyor ama kimse öğrencilerin interneti olup olmadığıyla ilgilenmiyor. Yaptık, oldu demek için hazırlanıyorlar. Ama olmadı, olmaz da zaten. Öğrencilerin de velilerin de internete verecek paraları yok. Aynı şekilde internete ulaşabilen bir kesimin de bilgisayarı yok. Tüm bu altyapıyı üniversiteler, ilgili bakanlıklar sağlamak zorunda. Başka yol yöntem yok. Herkese bilgisayar alınamıyorsa herkesin izleyebileceği televizyon kanallarından üniversiteliler için de eğitim verilmeli. Paralı eğitim sistemindeki fırsat eşitsizliği uzaktan eğitimde de devam etmesin, tüm öğrenciler eğitime ulaşabilsin.

YÖK başkanı geçen gün konuşmasının bir bölümünde diğer ülkelerde üniversitelerin durumunun ne kadar belirsiz olduğundan, bir kısmınında bizim gibi uzaktan eğitime teşvik ettiğinden bahseti. Bunları böyle uzun uzun anlattı da uzaktan eğitimin sorunlarından hiç bahsetmedi. Aklımızdaki sorulara cevap olmadı.

Sınavlar da mı online olacak? Bununla ilgili kesin bir şey söylemedi. Virüs hızla yayılıyor, yarın öbür gün ne olacağı belli olmayabilir. Ama öğrencilerin uzaktan eğitim bile alamadığı bu sistemde fırsat eşitsizliğini körükleyip bir de sınav mı yapacaksınız? Önlemi de almak, eğitim hakkımız için gerekli koşulları da sağlamak zorundasınız. Biz söylüyoruz, buyrun! 

* Tüm öğrencilerin eğitime eşit şekilde ulaşabileceği formüller bulunmadan, kimin ne eğitim aldığı belli olmadan online sınav yapılamaz.

* Online sınav sırasında çıkabilecek tüm sorunlar için alternatifler hazırlanmalı, yani hiçbir altyapı sunulmadığı için teknik sorunlar çıkabilir. Çünkü sizin o yaptığınız siteler, bir ders seçiminde ya da açıklanan sınav sonucunda bile kilitleniyor, bir de oralarda sınav mı olacağız?

Uzaktan eğitim konusu, internetinden yaz okuluna uzanan süreçle bir bütün ve detay detay incelenip planlanması ve hiçbir öğrencinin bu süreçte mağdur edilmemesi gereken bir konu. Bu sistemi kurduğunuz gibi öğrencilere eşit imkanlar sağlamak zorundasınız.

Bütün bunlar aslında öğrencilerin olağan durumda da yaşadıkları. Fakat bu sefer gençlerin bu yaşadıkları herkesin gözünün önüne serildi, gerçek bir kez daha gün yüzüne çıktı. Bunu tüm ülke ve tüm dünya görüyor, biliyor. AKP bu krizi yönetemiyor, eline yüzüne bulaştırarak devam ediyor. Bizim için eğitimin niteliksiz ve paralı olması yeni bir durum değil ama tüm öğrencilerin toplumsal olarak bu konulara tepki göstermesine, her gün sosyal medyada gündem olmasına onlar alışık değiller.

Sorunu Yekta Saraç’ın “fırsat eşitliği ve sosyal adalet bizim vazgeçmeyeceğimiz bir esastır” diye açıklama yapmasıyla çözemezler. Yukarıda saydığımız her şeyi tek tek yapmak zorunda kalacaklar. YÖK, MEB ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ve bütün kurumların, harekete geçmediği her gün aldıkları tepkilerle koltukları sallanacak. Her gün çıkıp açıklama yapmak zorunda kalacaklar, her gün kendilerini savunmaya çalışacaklar.

Haklarımıza sahip çıkarak bu kriz içinde yapamadıkları, yönetemedikleri ve hala cebizime uzatılan her eli toplumun her kesimine anlatmaya devam etmeliyiz. Bu yazımızda da uzaktan eğitim meselesini el aldık. Ancak halk sağlığı sorunu olarak kuşaklar arası yaratılmaya çalışılan ayrımcılığı başlı başına ele alacağız. AKP iktidarı onları gözden çıkarmış durumda. Ama gençler yaşlıların göz göre göre normalleştirilmesine sessiz kalmayacak. Gençler yalnız kendilerini ve de kendi kuşaklarını kurtarmanın yolunda asla olmayacak. Tüm kuşakların yarınları için, tüm yaşlarda insanlığın sağlık ve yaşam hakkı için sonuna kadar mücadele edeceğiz.