Koca bir ülkeyi "mış" gibi yaparak yönetmek istiyorlar. Ekonomi iyiymiş gibi, sağlık sistemi yeterliymiş gibi, eğitim nitelikliymiş gibi. Sonra bir şey oluyor, ayakları bir gerçekliğe takılıyor; o "mışlı, muşlu" masallar birden yok oluyor. Geriye gerçekliğin soğuk yüzü kalıyor. Bugün o gerçek koronavirüs. Şimdi o hep anlattıkları kudretli devlet, ne kadar kudretli gösterme zamanı. Mesela o kudretini, eğitimde şimdi nasıl gösterecek?

Sorunun sorulması ile birlikte kağıttan kaplan yıkılıveriyor. EBA'yı hep birlikte gördük. Çok demokrat bakanımız Ziya Selçuk bir kanala çıkıp havalı havalı anlattı bize. "Gençler sakin olun, sıkıntı yok, bendee..." İçimize bir su serpildi. Olaylar bakanımızdaydı artık. Ne de olsa işin içinden geliyor. Bugüne bugün kendisi de özel okul sahibi bir patron.

Peki, derslerin içeriği ne olacak? Engelli çocukların eğitimi ne olacak? Okulların kapalı kaldığı tüm bu süreçte ücretli öğretmenler ne yapacak, maaş alabilecekler mi? Bu okullarda çalışan temizlik işçisi, servis şoförü, kantin çalışanı? Bir tane plan var mı bunlar hakkında?

Fazla mı yükleniyoruz bakana?

Bakan Bey zaten naif. O kadar da kötü biri değil. Mesela kendisi de onaylamıyor çocuklara kafa kesme, idam görüntüsü izletilmesini. Ama ne yapsın çok güvenmiş, çok sevmiş vs...

Konu Bakan Bey'in beyanları ile ele alınacak bir konu değil. Madem bu kadar önemsiyordu bu konuyu, koronavirüsün Çin'de ortaya çıktığı günden bu yana eğitimin ne olacağına dair plan yapsaydı. Dünya ne yapıyor, kafasını kaldırıp baksaydı. Yaptığı açıklamada özet olarak diyor ki "Bir haftada üç kanal kurduk, hepsine nasıl dikkat edelim?" Bir haftada üç kanal kurmasaydınız o zaman. 4 ay önce çıktı virüs, yapsaydınız hazırlığınızı.

AKP'nin eğitimi nasıl ele aldığı tartışması çok daha temelli bir tartışma. Elbette çocuklara gerici fikirlerini öğretmeyi amaçlayan, bu uğurda tüm eğitim sistemini altüst eden AKP'nin yaptığı da yapabileceği de budur. Menderes'in idam sahnesi izlettirilmiş, Eyyubi'nin kafa kesme görüntüleri varmış... Şok geçirmeye gerek yok. AKP zaten budur. Başka bir refleks gösteremez. Fikri neyse zikri de odur. Eğitimi de ondan ayrı olamaz.

Yalnız bazı tartışmaları gündeme getirmeliyiz.

Başta Erdoğan ve Sağlık Bakanı olmak üzere herkes şu an sağlık çalışanlarına teşekkür ediyor. Sebep? Mecbur kaldılar. Aslında bir yenilginin gizli itirafıdır bu. Daha düne kadar hacamatı, sülüğü alternatif tıp diye sağlık hizmetleri kapsamına almak istiyorlardı, şimdi ise işler değişti. Aşı gerek. İlaç gerek. Bilim gerek. Vakit bilimin, insanlık için ne derece elzem olduğunun görüldüğü vakit. Bu zafer, sadece gerici bir hükümete karşı bir zafer de değil. Sağcılığın sabit fikirliliğine, 21. yüzyılda sürdürmeye çalıştığı skolastizme karşı insanlığın ortak aklının, bilimin zaferidir. Kendini kadiri mutlak zanneden Erdoğan bile "Bilim Kurulu'nun tavsiyelerini dinleyin" diyor. Tıp öğrencilerini bile doktor olarak göreve almaya başladılar. Yani AKP'nin de bilimin ve modern tıbbın önemini kabul etmek zorunda kaldığı aşikar. Ama çocuklara dayattıkları eğitim de aşikar. Bu eğitimden doktorlar, bilim insanları çıkar mı?

EBA'da din kültürü dersi çerçevesinde bir öğretmen diyor ki çocuklara: Kendi aklını referans alan insan yanılmıştır. Bir nesli daha Allah'a havale ediyor. Bu çelişki apaçık ortadadır. Bu çelişkinin açığa çıkardığı tartışmalar da ortadadır. Aklın ve bilimin ışığında mı eğitim verilecek bu çocuklara, sağcılığın karanlığında “eğitim” veriliyormuş gibi mi yapılacak? İkinci seçeneğin varlığını sürdürmesine izin veremeyiz. Bu kriz, insanlığın bilimden başka seçeneği olmadığını tüm dünyaya kanıtladı bir kez daha.

İçinden geçtiğimiz bu süreçte toplum da bunu tüm gerçekliği ile görüyor. Evlerde, çocuğu ile televizyonun karşısına oturan ebeveynler ardından haberleri açıp izleyince eğitimi de onun niteliğini de sorguluyor. Bu sorgulamanın geniş kitleler açısından bir başlangıç olduğunu ve derinleştirmemiz gerektiğini bilelim.

İşler halka anlattıkları yalanlar gibi değil. Sabır ile, dua ile, gerici eğitim ile bilimin gerçekliğinin yerini dolduramazsın. Ancak halkları açık bir sefalete ve ölüme mahkum edersin. Bu da gizli saklı defnedilen insanları gördükçe günbegün ispatlıyor kendini. İşin gerçeği budur. Bunu anlatıyoruz ve anlatacağız.